Başarılı Oyuncu ve Yapımcı Göksu Başaran, Sinemaport’un Konuğu Oldu

Merhaba, hoşbuldum. Ben Göksu Başaran. 1980 yılında Bulgaristan’da doğdum ve 14 yaşına kadar Bulgaristan'da yaşadım. 14 yaşında sonra Türkiye'ye ailemle birlikte geldim. İki kardeşiz, en büyüğü benim. Annem emekli öğretmen, babam emekli veteriner. Küçük çekirdek bir aileyiz. Ailemi çok seviyorum.

Öncelikle tüm dünyaya ve Türkiye'mize büyük geçmiş olsun diliyorum. En kısa zamanda geçer ve eskisi gibi hayatlarımıza kaldığımız yerden devam ederiz sosyalleşmek adına. Pandemi sürecinde herkes kadar ben de çok etkilendim. 2 senedir işsizim. Evlere kapandık, hiç bir yere çıkamadık ve hâlen çıkmıyorum. Ama şöyle, eve kapanınca çok düşünme fırsatım oldu. Bol bol kitap okudum, film izledim, Koza dizisinin proje hikayesini oluşturdum. Projeyi hayata geçirmek için kaleme aldım. Ve ilk önce senarist bulmam gerektiğini anladım.  Senaristi bulduk. Şu anda ilk üç bölüm yazıldı.

2006 yılında erkek arkadaşım oyuncuydu. Setlere giderdi. Dizilerde, filmlerde oynuyordu kendisi. Setten gelince anlatırdı bana iş durumunu. Aklımdan, ilerleyen zamanda böyle bir meslek yapacağım hiç geçmezdi. Sadece anlatıyordu o kadar.

Bir yaz sabahı ve benim de o gün doğum günümdü, erkek arkadaşım o gün ailesine gideceğini söylemişti.  Sonra birden döndü o an anlamadım, “Hadi sende hazırlan gel benimle” dedi.O gün onun set günüymüş meğersem. Pasta aldırtmış ajansına benim için. Yani kısacası o gün benim doğum günümü sürpriz bir şekilde sette kutladılar ve o gün benim ilk set günüm de olmuş oldu. Oyunculuk kariyerim "Avrupa Yakası" setiyle başlamış oldu.

İlk önce neden Koza? Koza çok güçlüdür. Kendimi ruh ve beden olarak çok güçlü kılıyorum. LGBTIQ+’lar beden ve ruh olarak çok güçlü. O yüzden tüm LGBTIQ+’lar birer kozadır. Eğer güçlü olmasaydık zaten o an ölürdük. Kozalarda öyle aslında, kelebekler çıkamadıkları zaman ölüyorlar. Biz ölmediğimiz için dünyanın bize sunduğu bu “öldürülme” politikası. Bizler öldürülüyoruz. Meselâ dünya sistemine bakın, yasa ve düzen neden vardır? Bireyler, insanlar, hayvanlar ve doğa yaşasın diye. Ama  yasalar ne kadar ağır olsa da maalesef yine de kötü. O yüzden bizler bunu başaracağız! İyi bir izleyici ve dinleyiciyimdir. Her alanda çok başarılıyız biliyorum, görüyorum. Dizinin senaryosu çok güçlü. İki trans kadının yaşanmış gerçek hayat hikayelerinden oluşuyor. Benim yaşantımdan da tecrübe ettiklerimden de alıntılar var senaryoda. Her canlının yaşama ve barınma hakkı var. Bunu da bu dizide göstereceğiz. Hem yapımcı hem oyuncu olarak devam edeceğim. Araştırmayı, üretmeyi, mesleğimi çok seviyorum. Dizi projesinden sonra film festivalleri için, çok güçlü bir hikayeye sahip ve senaryosu bana ait olan kısa metraj film çekmek istiyorum.

Başrolde Sinem karakterine can vereceğim. Diğer başrol oyuncu arkadaşım Bergüzar Bercan Mercan, Sude karakterine can verecek. Ana castta da, daha önce "Güllerin Savaşı", "Sefirin Kızı" ve bir çok projede yer alan usta oyuncu, tiyatrocu Nilüfer Kılıçarslan, Sude'nin annesi Rabia karakterinde muhafazakar bir anneyi canlandırcak. Sinan Uysal, İlayda Mutlu gibi isimlerin yanında sürpriz ünlü konuk oyuncularımız da olacak. Birinci bölümde ünlü tiyatro ustası Suna Selen konuk olarak yer alacak. Karakterlerin tanıtım videoları sosyal medya hesaplarımızdan yayımlanmaya başladı. Önümüzdeki hafta çekimlere başlıyoruz.

Koza'yı Youtube'dan başka herhangi bir platformda yayımlamayı düşünmüyorum. Şimdilik bir teklif gelmedi bana başka platformdan, ama gelirse de cevap “Hayır" olacak. Youtube izleyicisine armağanım olacak bu dizi. Gözlemlediğim kadar Youtube'da sansür yok ve var olabilmek için kendimizi en iyi orada göstereceğiz. Youtube çok güçlü bir sosyal medya platformu.

Koza dizisi 10 bölüm olarak yola çıktı. Sevilirse, izlenirse ve bize destek verirlerse bölümleri çekmeye devam edeceğiz aynı kadroyla. Dediğim gibi birinci bölümün konuk oyuncusu tiyatro ustası Suna Selen olacak. Diğer konuk oyuncular da sürpriz olsun ama çıtayı yüksek tutacağız.

Herkesin bir hedefi var bu hayatta, benim de var. Zaten mesleğim oyunculuk. Onun yanına da en iyi ve güvenilir bir şekilde yapımcılığı yapabilmek eklendi. Kendime çok güveniyorum. Bana güvenen oyuncular var. En önemlisi bu zaten. Umutlarımız, kendimizde var olan inancımız olmazsa hayattan hiç tat alamayız.

“SinemaPort" okuyucuları bizleri çok sevecek. Biz dünyanın ve doğanın bize sunduğu o güzel gökkuşağının renkleriyiz. O renkler olmazsa dünya olmaz. Hepimiz el ele verelim ve insanı “insan" olduğu için sevmeyi, saygı dumayı bilelim.