sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 23 Şubat 2021

Bir Zamanlar Çukurova'nın Yönetmeni Murat Saraçoğlu Sinemaport'a Konuk Oldu!

Merhaba Murat Bey, Sinemaport'a hoş geldiniz, nasılsınız? Öncelikle sizi daha yakından tanıyabilmemiz için yönetmenlik hayatına ilk olarak nasıl başladınız? Bu mesleğe ilginiz ne zamandır var? Biraz bahsedebilir misiniz? Merhabalar...Kendimi bildim bileli hayaller kuruyorum. Okumayı, yazmayı, izlemeyi seviyorum.. Yönetmenlik duygusuyla tanışmam lisedeyken oldu. İlk ‘’Kamçılı Adam’’ı izleyene kadar arkeolog olmayı hayal ediyordum. Bu hayalim filmi izleyince sinemacı olmaya dönüştü. Üniversiteyi kazandığımda rahmetli babam elimden tutup Sirkeci’ye götürdü beni ve bir daktilo aldı. Yazmaya daktilomla devam ettim. İşte sinema eğitimi, sonra çaylaklık, sektör asistanlık derken o yolda devam ettim. Pandemi süreci işinizi ve kişisel yaşamınızı nasıl etkiledi? Herkesi ve her sektörü etkilediği gibi bizi de etkiledi. Mart ayında ara verdik ve yeni sezona kadar BZÇ yayınlanmadı. Sonrasında da düzenli olarak tıbbi kontrol ve sert tedbirlerle çekmeye devam ediyoruz. Ama nispeten şanslıyız, bir çok sete göre düzenli ve sıkıntısız devam edebildik bu zamana kadar. Bugüne kadar Savaşçı, Fazilet Hanım ve Kızları, Karagül, İki yabancı ile Memleket, Yangın Var, 72. Koğuş gibi daha bir çok dizi ve sinema filminin yönetmenliğini üstlendiniz. Son olarakta ekranların ilgiyle izlenilen dizisi ‘’Bir Zamanlar Çukurova’’ dizisinin yönetmenliğini üstlenmektesiniz. Öncelikle dizi nasıl gidiyor, bundan sonrası için üzerinde çalıştığınız yeni dizi ve sinema projeleriniz var mı? Dizi üçüncü sezonunda ve hala taptaze, anlatacak çok şeyimiz var. Reytinglerin de maşallahı var. BZÇ bitene kadar başka bir dizi projem tabii ki yok. Ama heybede bekleyen film hayalleri var. Zaman ve zemin uygun oldukça film çekmek istiyorum. Dizi zaten oluyor. Sinema ve dizi sektörünün artık giderek dijital platformlara yayılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce dijital platformlarla çalışmak mı daha rahat, yoksa televizyonla mı çalışmak daha rahat? Dijital platformlar görece bir özgürlük getirdi, getirecek. Seçme şansı, tür skalası derken sektörde önce bir genleşme sonra da dönüşüm getirecek gibi görünüyor. Bir yandan da bunun uzun süreceğini düşünüyorum, çünkü konvansiyonel yayıncılıktan başkasını takip edemeyecek insan sayısı çok. Pandemi görece değişime destek oldu bir anlamda ama majör kanalların değişmesine/vazgeçmesine daha zaman olduğunu düşünüyorum. Dijital ise alıp başını gidecektir. Tabii çok fazla enkaz da olacak. Her şeyin temelinde orijinal içerik üretmek ve sürekli olabilmek. Yönetmen olmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir, kendilerini nasıl geliştirmeliler? Yönetmenlik bir ‘şeyi’ çekmek değil. Anlatabilmek derim ben. Dolayısıyla yönetmenlik iddiasında bulunan kişinin köpek gibi okuması ve izlemesi lazım. Yetenek önemli ama bilgisizlik bu melekenizi yakıp yok eder. Çok okumalı, her konuda hem de. Çok izlemeli ve en önemlisi kendine güveni olmalı, sözü derdi olmalı yönetmenin. Bir sürü genç arkadaşla görüşüyorum, çoğunun yaptığı akıllı telefonlarına baş eğmekten öteye geçmiyor.. Yönetmen olarak çalıştığınız tüm diziler yüksek reytingli ve uzun ömürlü oluyor. Bunun nedeni nedir Benim diyebileceğim şu; dizi çekiyorsanız iki temel melekeye sahip olmalısınız. Artistik becerileriniz kadar bu iki melekeye sahip olmanız çok önemli. Sabır ve işe sadakat. Ve tabii sektörün kendine has özelliklerini de iyi bilmeli ve gözlemlemelisiniz. Diğerleri teknik şeyler. Şirket, senaryo, cast vb gibi. Ama her şeyin en iyisine sahip olmak da yetmiyor çünkü bilimsel olarak neyin doğru neyin yanlış olduğu belirsiz olan bir sektör bu. Bazen ne yaparsanız yapın sonuç iyi olmuyor. O yüzden sabırla ve hikayenizden vazgeçmeyerek üstüne koymaya çalışarak devam etmelisiniz. Seyirci ne anlatırsanız anlatın samimiyet arar. En küçük bir kibir kırıntısını bile fark eder. O yüzden seyirciyi küçümseyen ya da ona yüksekten bakan işler tutmaz. Daha bir sürü şey var.. Meslekte diğerlerinden ön plana çıkmak fark yaratmak için sizce nasıl bir donanıma, bilgi birikimine sahip olunmalı? Fark yaratmaya çalışmak bir amaç olmamalı. Herkesin bir tarzı var. Yolun başındaki insan bence klasik olanı iyi anlamalı ve ustaları yakından takip etmeli. Gerisi yönetmenlik ‘hali’ içinde olmak. Bu sürekli bu amaçla nefes almayı gerektirir ve de çalışmayı. Yoksa mümkün değil. Yönetmenlik bir şımarıklıkla kotarılacak şey değil. Son olarak Sinemaport okuyucularına ve sizi sevenlere neler söylemek istersiniz? Anlattığım hikayeleri izleyen, eleştiren herkese çok teşekkür ederim. Umarım daha iyi işlerle karşılarında olurum. Sevgiler.