sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Film Haberleri 23 Eylül 2021

Sinemaların Kurtuluş Reçetesi Yerli Filmler

Dünya genelinde mayıs, ülkemizde ise temmuz ayından beri açık olan sinemalar, geçtiğimiz günlerde yeni bir döneme girdi. Film izlemek için aşı ya da 48 saat içinde yapılmış PCR testinin istendiği ilk hafta içinde günde ortalama 20.000 seyirci sinemalara gitti. Sinema salonları için yetersiz olan bu sayılardan kurtuluş ise ancak yerli filmlerle olacak. Ancak Avrupa’da yerli filmlerin en çok izlendiği ülkede üç aydır yerli film sorunu devam ediyor.

Açılış garantili seri devam filmleri potansiyellerini kaybetmek istemezken fısıltı gazetesine güvenen ve normal zamanda açılışlarını x5-6 ile çarpabilecek kapasitedeki Kilit, İnsanlar İkiye Ayrılır gibi filmler ise düşük açılışlarının kurbanı oluyor. Danimarka, Polonya gibi sinema salonları nispeten rahatlamış ülkelere baktığımızda temel gücü yerli filmlerin aldığını görüyoruz. Mesela Danimarka’da bunu Mads Mikkelsen’in iki filmi Druk ve Riders of Justice; Polonya’da Patryk Vega’nın eril komedisi Bad Boy, ülkenin %85’inin bildiği adalet arayışını konu edinen 25 lat niewonnicsi gibi filmler sağladı. Bu dört filmin de ortak noktası yüksek açılışlarıydı. Ülkemizde Mads Mikkelsen gibi göründüğü film gişe canavarı olan bir isim yokken ve yabancı filmlerin katkıları Cinemaximum salonlarından ötesine gidemiyorken sinemaların kurtulması için tek çare “açılışı da olan” yerli filmler oluyor.



Pandemi öncesinde yılın en çok izlenen 10 filminin 9’unu yerli filmlerin oluşturduğu Türkiye, bu alanda Avrupa’da yıllardır birinci sırada. Avrupa Sinemacılar Birliği (UNIC) raporuna göre 2019’da Türkiye’de yerli film izlenme oranı %62,9 idi. Kıyaslamak gerekirse bu sayı en yakın rakibimiz Fransa’da %39,5, Avrupa Birliği ortalamasında ise %25. Ancak nüfusa oranla yıl genelinde 0.7 olan sinemaya gitme oranı, araştırmaya tabi 32 ülke arasında ülkemizi son sıralara itiyor. Aslında bu tablo da sinemaların yerli filmlere ne kadar ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Normal zamanda sinemalarda yayınlanması beklenen Azizler, 9 Kere Leyla, Kovala gibi filmlerin dijital platformlara satılması bu alanda bir açık yaratsa da mevzu bahis üç filmin de sinemaları kurtarabilecek performanslardan uzak olduğunu düşünürsek bu kapanmaz bir yara değil. Bu yarayı onarmak için halihazırda vizyona girmeyi bekleyen Müstakbel Damat, Mahalleden Arkadaşlar gibi filmleri değerlendirmek gerekebilir. Zira benzer potansiyeldeki Hababam Sınıfı Yaz Oyunları, Amacı Olmayan Grup gibi filmler vizyona girse de açılışta 25 bin seyirciyi dahi aşamadı. Oysaki sinemalar için 150-200 bin bandı açılış getirebilecek yerli filmlere ihtiyaç var.

Bu noktada öne çıkan 7 içerik var. Benim aralarında en güvendiğim film ise Aykut Enişte 2. Pandemi döneminde BKM’nin büyük bir risk alarak çekimlerine başladığı seri devam filminin ilki 567 bin seyirci tarafından izlense de total/açılış oranındaki 8.4 çarpanı ve Netflix sayesinde kazandığı güçlü kitlesi, ikinci filmde normal zaman potansiyelini 3 milyon bandına çekmişti. Buna benzer bir örneği 2016 baharında Kolpaçino 3. Devre üzerinden görmüştük. İkinci filmi 2011 yılında 736 bin seyirci tarafından izlenen serinin üçüncü filmi -sosyal medya övgüleri sayesinde- ilk üç günde 484.404 seyirci tarafından izlenerek büyük bir başarıya imza atmıştı. İçeriğin seyirci beklentisinin hayli altında olması nedeniyle 2.9 çarpanıyla vizyondan ayrılan film ortalama 4.5 çarpanına ulaşsa 2,1 milyon seyirciye ulaşacaktı. İşte Aykut Enişte 2’ye güvenmemin sebebi de arkasına aldığı potansiyel kitle. Buna benzer bir durum Ölümlü Dünya 2 için de geçerli. Hatta Cinayet Süsü seri dışı bir film olmasına rağmen bunun sinyallerini vermişti. Ancak ÖD2’nin ne zaman çekileceği ve vizyona gireceğini bilemediğimiz için mevcut senaryoda onu düşünerek hareket etmek zor. Tıpkı bir diğer büyük potansiyel Bergen’de olduğu gibi. Bu iki filmin toplam potansiyel gişesi 7 milyonu aşkın. Yani sinemalar için can suyunun da ötesinde olabilirler ancak akıbetleri belirsizliklerini koruyor.



Aykut Enişte 2’den tam verim alıp gelecek filmlerin önünü açmak için ise tatillerden faydalanmak gerekiyor. Zira son olarak Baba Parası’nda gördüğümüz üzere tatil seyircisinin önceliği komediler oluyor. Fısıltısı zayıf olmasına rağmen üçüncü haftasonu sömestr tatiline denk gelen Baba Parası, yalnızca %9 düşüş yaşamıştı. Benzer güçteki örneklerinde bu oranın %35-40’ları gördüğünü düşünürsek tatillerde komedinin önemi keskinleşiyor.

Kesişme: İyi Ki Varsın sinemalar için potansiyel vaat eden bir film olsa da tatil seyircisini çekmesi zor görünüyor. Tıpkı Naim’de olduğu gibi onu Kasım’ın son haftalarına erteleyip oraya Aykut Enişte 2’yi getirmek ve İstanbul Muhafızları-Masha ikilisiyle etkileşime girmesini sağlamak hem yapım hem sinemalar için büyük bir artı getirecektir. Bu sayede televizyon haberlerinde milyonlarca insanın sinemaya gittiğini görmek çekimser seyirciyi de sinemalara çekebilir.

Tiyatroların, konserlerin kapalı gişe oynandığı bir ortamda seyircinin sinemaya gitmekten korkacağını sanmıyorum. Ancak cesaretlendirici bir filmin olmaması yalnızca kemik sinema kitlesinin gelmesine neden oluyor. Pandemi öncesinden bu yana neredeyse her şeyin %100’ü aşkın zamlandığı bir ortamda yalnızca %28 artış yaşayan bilet fiyatlarında sinemalar eğer sürümden kazanamayacaksa ayakta kalmaları zor. Ani fiyat artışının seyirciyi tamamıyla sinemadan koparabilme riskine karşı önce milyonları sinemalara çekebilecek yerli filmleri ‘en doğru tarihte’ sunmak gerekiyor.

Rafadan Tayfa 3 bu sürecin bir diğer kilit oyuncusu. İkinci filmi aralık sonunda dahi çalışarak başarısının tarihten bağımsız olduğunu göstermişti. Onu bu yıl içinde vizyona girmeye ikna etmek yine milyonlarca insanın sinemalara akın etmesi anlamına geliyor. Bu milyonlarca insanın büyük çoğunluğunun çocuklardan oluştuğunu düşünürsek önemi daha da katlanıyor. Zira Avrupa sinemalarında Luca, Boss Baby gibi örneklerde gördüğümüz üzere sinemalara gelen animasyon seyircisi beraberinde yetişkin filmlerini de besleyebiliyor. Ülkemizde çok dağınık bir şekilde vizyona girdikleri için net bir grafik ortaya çıkartmak zor ama Croods, Luka gibi filmlerin lidere yakın performansları bu beslenmenin sinyallerini veriyor.



ABD filmlerinin yeterli katkıyı veremediği pandemi koşullarında sinemaların imdadına yerli filmler yetişti. İlk filmi ülkesinde milenyum rekoru kıran yetişkin animasyonu Ternet Ninja 2, Danimarka’da ilk üç günde 210 bin seyirciyi aşarak yeni bir rekora daha imza attı. Benzer sayılar İtalya, İspanya, Norveç gibi ülkelerde görülürken Türkiye’de pandemi sürecinde henüz bu sayılara ulaşan bir yerli film göremedik. Yeni sezonun başladığı ekim ayında vizyona girecek yerli filmler, sinemaların da geleceğini belirleyecek. Pandemi sürecinde dahi milyonlarca seyirciyi sinemaya getirmeye başaracak filmler, önümüzdeki yaz yeni yerli filmlerin de çekilmesine cesaret verecek.

Burak Sakar