sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 01 Ekim 2021

Yönetmen Ali Yorgancıoğlu Sinemaport'a Konuştu!

Merhabalar. Ali Yorgancıoğlu’nu biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Merhaba. 1975 yılında İzmir’de doğdum. Boğaziçi Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği ve NYIT’de İletişim eğitimi aldım. Dijital reklam kariyerinden sonra DCC Film’i kurdum ve 15 yıldır reklam, dizi ve sinema filmi projelerinde yapımcı ve yönetmen olarak görev alıyorum. Ağırlıklı olarak komedi ve yeni nesil içerikler üzerine çalışıyorum.

İlk olarak reklam ve dijital pazarlama alanında çalıştınız. Ardından DCC ve sonrasında İttifak Film’i kurdunuz. Nasıl gelişti bu süreçler?

Reklamcılığı ve iletişimi severek yaptım. Ajans tecrübemde dijital işleri daha esnek bir yapıyla hayata geçirecek yapım şirketi eksikliğini fark ederek önce DCC Film’i kurdum. Başarılı dijital işlere imza attık. Farklı alanlarda faaliyet göstermeye başladık ve büyüdük.



Bir senaryonun başında kafanızda kurduğunuz ile sonucunda ortaya çıkan ürün arasında ne tür farklılıklar oluyor?

Senaryo üzerinde, sette ve montajda üç kez bir filmin hissiyatını değiştirme hakkınız oluyor. En rahat çalışılabilecek, en fazla geliştirilebilecek süreç aslında senaryo süreci. Bu aşamada istenilen noktaya getirilemeyen şeyleri sonradan toparlamak daha zor oluyor. O yüzden senaryoya daha çok emek, zaman ve bütçe ayrılması gerektiğini düşünenlerdenim.

İş hayatınızda çizdiğiniz kırmızı çizgiler nelerdir?

Ekip ruhundan uzaklaşılması ve dürüst olmayan davranışlar kabul edemeyeceğim şeyler. Onun dışında çok fazla kırmızı çizgi kaldırmayan, esnek olunması gereken bir alanda çalışıyoruz. Herkes yaratıcı ve herkesin iyi fikirleri var. Katı kurallar yaratıcılığa iyi gelmiyor.

Sizce Türk sinemasına neler eklenirse kendini daha da geliştirebilir?

Türk sinemasında deneysel projelere alan açılması bence çok önemli. Dijital platformlar bu görevi üstlenmiş gibi görünse de deneysel sinema filmleri için, genç yeteneklerin yeşermesine imkân sağlayan yapıların sinema sektöründe organik olarak artması gerekiyor. Bu durum nasıl sağlanır çok emin değilim ama kendi adıma sinema filmi hayata geçirmek isteyen yapılar için daha çok maddi destek ve festivallerden daha hızlı, daha esnek gösterim imkânlarının oluşması ve destekçilerin artmasını umuyorum.



Bir filmi yönetmeye başlarken halkın üstünde ne tür etki bırakmasını istiyorsunuz?

Ben bir filme başlarken tüm müdahaleleri izleyiciyi eğlendirmek üzerine yapmaya çalışıyorum. İnsanların izlerken iyi vakit geçirip izledikten sonra da gülümseyerek hatırlayacağı bir film ortaya çıkarmaya odaklanıyorum.

Dijital platforma ve sinemaya işler yapıyorsunuz. Yaptığınız projelerden bahseder misiniz?

Şu anda Netflix’te gösterimde olan Hareket Sekiz, Hayalet Dayı, Aslı Gibidir, Feride, Hep Yek gibi sinema filmleri yönettim. Dizi olarak da Star TV için Küçük Hesaplar ve Blu TV için Acans adlı dizilerin yönetmenliğini yaptım. Bu projelerden bazılarında aynı zamanda yapımcı olarak da görev aldım.

Bu zamana kadar yaparken en çok keyif aldığınız ve etkilendiğiniz proje neydi?

Hayalet Dayı benim Moral Bozukluğu ve 31 adlı festivallerde kısıtlı olarak gösterime girmiş olan deneysel projeden sonra ülke çapında vizyona giren ilk sinema filmi projem ve aynı zamanda DCC Film’in yapımcılığını üstlendiği ilk sinema projesi olduğu için yeri başka. Çok kısa zamanda ve zor şartlarda gerçekleştirdik o yüzden ne kadar keyifli oldu emin değilim. Çok yorulduk ama tüm süreçlerinin içinde yer alıp bir film ortaya çıkarmanın keyfini ilk kez yaşadığım özel bir proje benim için.



Oyuncu olmak isteyenlere vereceğiniz tavsiyeler var mı?

Oyunculukta bana göre tarzını net belirlemiş oyuncular daha başarılı oluyor. Oynadığı karaktere kendi kişiliğini yansıtan, oynadığı karakteri ve kendi kişiliğini bir potada eritebilen oyuncuları beğeniyorum. Bu benim kişisel zevkim. Ne oynarsa oynasın izleyicinin dikkatini üzerinde tutmasını sağlayacak kendine has bir büyü, bir hava yakalamaya çalışmak bence başarılı bir oyuncu olmanın altın kuralı. Genç oyuncular için de pratik yapabileceği, kendini gösterebileceği projeler bulmak ve vazgeçmemek önemli. Merak etmesinler, sektörde kimse torpille ya da tanıdıkla filan projelere seçilmiyor. Çalışan, kendini gösterebilen, yetenekli gençler için istedikleri gibi bir fırsat elbet önlerine gelecektir.

Son olarak Sinemaport okuyucularına ve sizi sevenlere neler söylemek istersiniz?

Birçok sorun hayatı çok ciddiye almadığımızda kendiliğinden yok olup gidiyor. Bize bunu hatırlatan insanları öldürmeyin. Çetin Altan’ın dediği gibi ‘enseyi karartmayın’ ve mizaha hayatınızda yer açın. Sevgilerimle…

Röportaj: Meryem Tanrıverdi