sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 20 Mayıs 2021

Başarılı Oyuncu Kadriye Çetinkaya Sinemaport'tan Alper Ergez'e Konuştu!

Merhaba Kadriye hanım Sinemaport’a hoş geldiniz öncelikle sizleri tanımayanların daha yakından tanıyabilmesi için bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Merhaba, ben Kadriye Çetinkaya.1969 yılında İzmir'de doğdum. Mahalle kültürünün en cafcaflı yaşandığı dönemlerdi o yıllar. Bütün mahalle birbirini tanır, hâlini hatırını sorar, herkes birbirinin yardımına koşardı. Büyük şeftali ağaçlarının süslediği bahçemizde konu komşu toplaşıp çiğdem çitlenir, çay kahve eşliğinde bol kahkahalı sohbetlere dalınırdı. Kardeşimle gönlümüzce sokaklarda oynayarak, komşuların erik ağaçlarına dalarak geçti çocukluğumuz. Anlayacağınız üzere şanslı ve mutlu bir çocukluk yaşadım ben. Kız meslek lisesinden mezun olduğum yıl, devlet tiyatrosunun açtığı sınavı kazanarak yeni oluşturulan gençlik kadrosuna dahil oldum. Hayatımın en güzel yıllarıydı. Bir yandan çok kıymetli hocalardan konservatuvar düzeyinde eğitimler alırken bir yandan da çocuk ve gençlik oyunlarında oynuyorduk. Bu arada ailem tiyatro konusunda beni desteklemiyor başka bir bölüm okumam için baskı yapıyordu. İlerleyen zamanlarda işletme ve halkla ilişkiler okuma denemelerim olsa da iki okulu da mezun olamadan bırakıp tiyatroya devam ettim. Bu araya kısa süreli bir evlilik, bir de çocuk sığdırmayı da başardım :) Sonraki yıllarda birçok özel tiyatroyla çalıştım. Yıllarca Türkiye’nin dört bir yanına turneler yaptım. Hayatımın uzunca bir dönemi turne otobüslerinde geçti desem yalan olmaz. Bu turnelerin birinde yolum İstanbul'a düştü ve Ali Poyrazoğlu tiyatrosunda çalışmaya başladım. Ayşen Guruda’yla aynı sahneyi, aynı kulisi paylaşmanın heyecanı ve gururunu yaşadım. Benim bu sanat yolculuğundaki en büyük şansım, hep büyük ustalarla çalışmak oldu. Bu şanslı tesadüfler beni hocaların hocası Müşfik Kenter’e kadar götürdü. Bakırköy belediye tiyatrosunda 13 yıl hem oyunculuk hem de Müşfik Hoca’mın oyunlarında kendisine asistanlık yaptım. Bu arada belediye bünyesinde İspirtohane Kültür Merkezinde açılan tiyatro kurslarında yaratıcı drama ve doğaçlama dersleri verdim. Sanat hayatım boyunca tiyatro hep ön planda oldu. Geriye kalan zamanlarda sinema ve dizi sektöründe de birçok iş yaptım tabii. Pandemi süreci işinizi ve kişisel yaşamınızı nasıl etkiledi ve bu süreci nasıl değerlendirdiniz Karantina dönemleri nasıl geçiyor? Bu talihsiz dönem tüm sektörleri etkilediği gibi Tiyatro bağlamında beni de etkiledi elbette. Çalıştığımız iki şahane oyunla turneye çıkmaya hazırlanırken pandemi başladı ve turneler iptal oldu, oyunlar rafa kalktı mecburen. Biz seyircimizi, seyircimiz de bizi özledi. Önümüzde bir kavuşma takvimi de yok hâlâ maalesef. En kısa zamanda kavuşmayı yürekten diliyorum. Kişisel hayatıma gelirsek yaşadığım büyük bir değişiklik yok esasen. İşim olmadığı zamanlarda evde olmayı seviyorum ezelden beri. Asla sıkılmam, kendimi mutlu edecek uğraşlar bulmakta zorlanmadım hiç. Dolayısıyla bu sınav bildiğim yerden geldi ve zorlanmadım. Oğlum Görkem de bir yıldır evden yürütüyor işlerini. Böylece Görkem, kedi oğlumuz Hamur ve ben mutlu mesut yaşayıp gidiyoruz. Bu dönemin bir kazanımı da sesli kitabı keşfetmek oldu. Böylece bahçemde çiçekle böcekle uğraşırken istediğim kitapları da rahatlıkla dinleyebiliyorum. Oyunculuk hayatına ilginiz ilk ne zaman başladı? Nasıl karar verdiniz? Oyunculuğa ilgim kendimi bildim bileli vardı zaten. Babam da iyi bir tiyatro izleyicisiydi ve bizi her fırsatta oyunlara götürürdü. İzmir Fuarına her yıl gelen Devekuşu Kabare’nin tüm oyunlarını izlemişimdir bu sayede. Böylece o büyük sanatçılara duyduğum hayranlıkla beraber oyuncu olma isteğim de büyüdü içimde. Bildiğiniz gibi pandemi sürecinden en çok etkilenen alanlardan biri görsel sanatlar oldu. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Toplumsal dolaşımın kısıtlandığı, fiziksel temasın en aza indirildiği şu günlerde bu durumdan en çok etkilenenlerden biri de görsel sanatlar oldu elbette. Değişen şartlara ayak uydurmak adına görsel sanatlarla uğraşan pek çok arkadaşım dijital platformları kullanarak seyirciye ulaşmayı denedi. İnsanın sanatla olan ilişkisinin duyular üzerinden gerçekleştiği doğrusundan hareket edersek bir eser veya sanatçıyla bağ kurmak için karşı karşıya gelerek etkileşimde bulunmak şart. Dolayısıyla sanatın dijital ortamda varlığını sürdürmesi tek başına mümkün değil gibi geliyor bana. Bugüne kadar bir çok dizi, sinema ve tiyatro oyununda sizleri izledik. Son olarak Show tv'de yayınlanan ‘’Alev Alev’’ dizisinde Fatma karakteriyle sizleri izlemekteyiz. Öncelikle dizi nasıl gidiyor? Önümüzdeki dönemlerde yeni projeleriniz olacak mı? Çalışmalarınız nasıl gidiyor? İyi bir ekiple güzel bir projenin parçası olmak çok keyifli. Her güzel şeyin bir sonu olması hasebiyle biz de bize ayrılan sürenin sonuna doğru yol alıyoruz. Finale çeyrek kala başka projelerle ilgili görüşmelerimiz sürüyor ama şu an netleşen bir şey yok. Kendinize belirlediğiniz mesleki bir hedef var mı? Ne yaparsam bunu başardım diyebilirsiniz? Tek isteğim nefes aldığım ve gücümün yettiği sürece işimi en iyi şekilde yapmaya devam etmek. Bu, beni mutlu etmeye yeter. Son olarak Sinemaport okuyucularına ve sizi sevenlere neler söylemek istersiniz? Bu güzel platformda bana kendimi ifade etme olanağı sağlayan Sinemaport ailesine ve bu süreçte benden desteğini esirgemeyen menajerim Banu Susur'a ayrıca vakit ayırıp sıkılmadan hâlâ okuyan sevgili okurlarımıza çok teşekkür ederim. Bence oldukça keyifli, tatlı bir röportaj oldu. Hepinize sağlıklı, mutlu, huzurlu günler dilerim. Sevgiyle kalın.