sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 04 Ekim 2021

Başarılı Oyuncu Yosi Mizrahi Sinemaport'a Konuştu!

Merhaba Yosi bey Sinemaport’a hoş geldiniz. Dizi, tiyatro ve sinema oyuncusu olarak her üç kulvarda da sizleri izlemekteyiz. Peki hepsine yetişebilmek zor oluyor mu?

Eskiden zor değildi çünkü sektörde o zamanlar bu işi bilen ekipler çalışırdı ve bizim oyunlarımıza göre ayarlama yapılabilirdi. Tabi ki o zamanlar diziler 60 dakika idi, şimdilerde çok zor olmasının ötesinde imkânsız. Eğer tiyatro oyununuz varsa zaten sizi istemiyorlar. Dolayısıyla siz bir tercih yapmak zorunda bırakılıyorsunuz.  

İçinde bulunduğumuz Covid-19 süreci işinizi ve kişisel yaşamınızı nasıl etkiledi? Karantina günleriniz nasıl geçiyor?

Yalan yok rezalet geçiyor, işimizi yapamaz hâle geldik. Amaçsız bir insan gibi hissediyorum kendimi, yapabildiğimiz tek şey akıl sağlığımızı korumak. Çünkü normale döndüğümüzde tabi eğer dönebilirsek o akıl bize lazım. 

Biraz da oyunculuktan bahsedelim isterseniz. Nasıl başladı oyunculuk, ne zamandan beri ilginiz vardı?

Ben kendimi bildim bileli oyuncu olmak istedim. Belki biraz klişe bir cevap oldu ama gerçeği bu. Çocukken rahmetli babam bizi Elmadağ’daki Şan Tiyatrosu’na götürürdü. Ailecek oyunları seyrederdik. Kabareler, müzikaller onları seyrettikçe ağzımın suları akar eve gelince aklımda kaldığınca tekrar ederdim.

Pandemi sürecinden en çok etkilenen alanlardan biri bildiğiniz gibi tiyatro ve sinema, müzik, görsel sanatlar sektörleri oldu. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Ayrıca sinema ve dizi sektörünün artık giderek dijital mecralara yayılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, en çok etkilenen kültür sanat işleri oldu. Söylenecek ne çok şey var aslında ama tek bir cümle ile söylemek gerekirse bu pandemide şunu net olarak gördük ki kültür sanat zaten çok önemsenmiyordu. Hükûmetler tarafından meşru bir şekilde yok sayıldığını gördük. Maalesef bu ülkede hiçbir zaman bir kültür sanat politikasının olmamasından kaynaklanıyor. Evet dijitalleşiyoruz, evriliyor birçok meslek ama tiyatro geleneksel kalacak bir sanattır. Online tiyatro diye bir şey olmaz, olamaz. Yapılmaya çalışılıyor ama onun adı tiyatro değil üzgünüm. 



Bir dönem televizyon programı sunuculuğu da yaptığınızı biliyoruz. Tekrar böyle bir düşünceniz var mı? Mesela bir dijital platformda program yapmayı düşünür müsünüz?

Neden olmasın, düşünürüm tabi ki. Sunuculuk benim her zaman çok keyif aldığım bir meslek oldu ama kafama yatan bir şeyler olması lazım. Önce ben eğlenmeliyim ki keyif alalım seyirciyle. Hazine Adası’nı TV kariyerimdeki sunuculuk olarak söylüyorum en iyi işimdi bence.

Sizce oyuncu olmak için sadece yetenekli olmak yeterli mi?

Bu ülke de hayır tabi ki. Maalesef ne yetenekli insanlar var ama işsizler. Yurt dışında sistem “yetenek, şans, çevre” diye ilerler iş. Bu coğrafyada maalesef uzun yıllardır “şans, çevre, yetenek diye sıralarım maalesef.

Gelecek dönemler için yeni projeleriniz var mı, bahsedebilir misiniz?

Şu an için bir şey yok ama bir platform için bir şey hazırlığı içindeyiz bir grup arkadaşımla. Bakalım yazdığımız şeyleri beğenirsek ve bir pilot çekip seyrettirebilirsek satarız diye düşünüyorum.

Boş zamanlarınızda neler yaparsınız. Hobileriniz nelerdir?

Motorla seyahat etmeyi severim ama yapamıyoruz. Bu aralar bol bol vaktim var. Spora sardım enerji atmak için.

Son olarak Sinemaport okuyucularına ve sizi sevenlere neler söylemek istersiniz?

Ne diyebilirim gençlere; gezsinler, sinemaya, tiyatroya gitsinler; ülke dolaşsınlar; kısaca güzel, verimli bir hayat yaşamak istiyorlarsa kendilerine yatırım yapsınlar, başarısız olmaktan korkmasınlar. Çünkü yaşayacakları her başarısızlık beraberinde bir öğreti getirir ki bence bu büyük bir kazanç.

Röportaj: Alper Ergez