sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 28 Mayıs 2021

Beni Bırakma Dizisiyle Tanıdığımız Güzel Oyuncu Sude Doğar, Alper Ergez'e Konuştu!

Merhaba Sude hanım Sinemaport’a hoş geldiniz. Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? Sude Doğar kimdir? Merhaba, hoş buldum:) Ben Sude Doğar. 8 Kasım 1997 İstanbul doğumluyum. Mersin’de büyüdüm. Liseyi Mersin’de bitirdikten sonra ODTÜ Matematik Bölümü’nü kazandım ve oyunculuk serüvenimin başladığı Ankara’ya yerleştim. İçinde bulunduğumuz pandemi koşulları sizi nasıl etkiledi? Ve pandemi süreciyle birlikte yükselişe geçen bu dijitalleşme süreci hakkında neler söylemek istersiniz? Pandeminin başlamasıyla hayatın gerçekleri ile tanışmamız eş zamanlı oldu. Sağlığımızın kıymetini bilmek gerektiğini fark ettim. Bu süreçte 3 sezon hayat verdiğim Sıla karakterine menajerim ve yapım ekibim ile ortak bir karar vererek son verdim. Kendime ayırdığım zamanın kıymetini bilmeyi öğrenerek. Tüm zamanımı kendime ayırmaya özen gösterdim. Her çağ yeni platformlar önümüze çıkartıyor ve çıkartmaya devam edecek. ODTÜ matematik bölümünde okurken oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz? Sizi oyunculuğa iten sebep neydi? ODTÜ’nün zorluğunu duymayan yoktur diye düşünüyorum:) Ders anlamında beni zorlayan bir dersten çıktıktan sonra yurda geldim söylenerek ve tek istediğim yemek yiyip izlemekte olduğum bir diziye kaldığım yerden devam etmekti. Lakin geçmişe tıklayacağıma yanlışlıkla yer imlerine tıkladım ve ne göreyim: Henüz 13 yaşlarımda yer imlerime eklediğim bağlı olduğum ajansım Maydonoz Ajans. Sanatın küçük yaşlardan beri içimde olduğunu hatırladım. Sanatın insan ruhunu iyileştirdiğine dair olan inancım beni bu yola itti diyebilirim. Bazı araştırmalar yaptım ve bu işi meslek olarak yapmam gerektiğine karar verdim. Maydonoz Ajans’a başvuru yaptım. Bir hafta sonra ajanstan arayıp görüşmeye davet ettiler. Yetenek Evi Sanat Akademisi Oyunculuk Bölümü’ne başladım. Sevgili Korkut hocam (Korkut BARAN) oyunculuk eğitmenliğinin yanı sıra yaşam koçum oldu. Kısacası oyuncu olma hayalimin gerçeğe dönüşmesi Korkut Baran’ı tanımam söylediklerini uygulamam ile başladı. Genç yaşta ilk televizyon dizi projeniz olan ‘’Beni Bırakma’’ dizisinde başrolde oynamak nasıl bir duygu yarattı sizde? Ve diziye nasıl dahil oldunuz? Oyunculuk eğitimlerine devam ettiğim süreçte menajerim arayarak projeyi anlattı ve auditiona girmemi sağladı. Beni Bırakma serüvenim girmiş olduğum auditionun beğenilmesi ile başladı. Öyle inanılmaz, öyle şahane bir duyguydu ki… İlk set günümü asla unutamam. Canım yönetmenim, Gürsel Ateş, içine sinene ve benden o duyguyu alana kadar benimle mücadele etmişti. Yeri bende hep ayrıdır onun… Gölbaşında idik ve hava çok soğuktu. Üzerimde basma bir etek ve boğazlı ince bir bluz vardı. Üşümenin yanı sıra heyecandan olsa gerek omurgamda öyle bir ürperti hissediyordum ki; heyecandan sesimi düzgün kullanamıyor, elimi nereye koyacağımı bilemiyor ve zıplayarak yürüyordum ve her geçen gün biraz daha iyi olduğumu hissetmek, başkalarından bunu duymak hayatımda yaşadığım en güzel histi. Oyunculuk bir derya, deniz. Hayatımın kısa bir dönemi için bile olsa böyle bir tecrübe -özellikle de hayat tecrübesi- edindiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Birazda yeni çalışmalarınızdan bahsedelim. Gelecek dönemler için üzerinde çalıştığınız yeni projeler var mı bahsedebilir misiniz? Değerlendirdiğimiz birkaç projemiz vardı fakat menajerim ile kafa kafaya verdiğimiz süreçte olumlu bakmadık. Üniversite hayatım boyuncu hem oyunculuk yaparak, hem öğrenciliğimi devam ettirmeye çalışarak senelerimi geçirdim. Eğitimimin son yılında kendimi okuluma ve bireysel gelişimlerime ayırmayı planlıyorum. Kariyerinizde kendinize belirlediğiniz bir hedefiniz var mı? Büyük hedefler koymak kimi insanlar için iyi sonuçlar doğuruyor olabilir ama ben kendim için bunu şu an doğru bulmuyorum. Ülkenin, dünyanın gidişatı bu denli hızlı değişebiliyor, her şey dijitalleşiyor, makineleşiyorken ve en basit örneği günümüzde yaşadığımız bir pandemi sonucunda bile her şey tepetaklak olabiliyorken gelecek hakkında bir şeyler söylemek mümkün değil. Hayat sürprizlerle dolu:) Çalışma hayatınızın dışında boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Yoga yapıyorum bu nedenle genelde evde ters geziyorum(:D), 60-70ler Fransız sinemasına ilgi duyuyor ve onları izlemeye çalışıyorum. Tam bir deniz aşığı olarak her fırsatta deniz kenarına kaçıyor, denize kulak veriyorum. Benim için en büyük motivasyon o… Son olarak Sinemaport okuyucularına ve sizi sevenlere neler söylemek istersiniz? “Hikmetini ve içyüzünü öğrenmek istediğim şey, Ben’di. Kurtulmak, alt etmek istediğim şey Ben’di. Ama alt edemedim, sadece yanılttım, sadece kaçtım ondan, sadece saklanıp gizlendim. Doğrusu, dünyada benim bu Ben’im kadar, bu yaşıyor olduğum, başkaları gibi ve başkalarından ayrı biri olduğum, Siddhartha olduğum bilmecesi kadar kafamı başka hiçbir şey kurcalamadı. Ve dünyada kendim kadar, Siddhartha kadar az bildiğim başka hiçbir şey yok!” demiş Hermann Hesse ‘Siddhartha’ adlı kitabında. Siz okurlara söyleyeceğim tek şey başkalarının yolundan gitmek yerine kendi içinize dönün ve benliğinize ulaşın. Hissettiğiniz, yaşamınızda tattığınız tüm duygular bu dünyayı oluşturuyor. Sımsıkı sarılın kendinize. Hiçbir fani hissiyatın sizi olmadığınız birine dönüştürmesine, yolunuzdan çevirmesine müsaade etmeyin. Unutmayın, verdiğimiz tüm mücadelelerin tek bir amacı var; insan olmak ve benliğimize kavuşmak. Günümüzde bunu yapmayan öyle çok varlık var ki… Bunu yapmak için de düşünmeniz gerekiyor çünkü ancak düşünerek hissi yatlarınızdan mantıklı çıkarımlar yapabilir, koyun olmak yerine kendi yolunuzdan yürüyebilirsiniz