sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 14 Ocak 2021

Ekranların Sevilen Yüzü Onur Büyüktopçu, Sinemaport'un Konuğu Oldu!

Onur Büyüktopçu yıllardır televizyonda gerek oyunculuğu gerekse sunuculuğu ile severek takip ettiğimiz başarılı kişilerden biri. Kendisi ilk projesinden bu yana yaptığı işlerle güzel farklar yaratıyor. Sinemaport’tan Mehmet Çelik’e konuşan Onur Büyüktopçu, oyunculuk hayatındaki ilerleyişini, başarısını, sektöre bakışını anlattı. Girdiğin tüm işler reytinglerde hep güzel yerlerde, lise defterinden şu ana kadar her projen. Bunun nedeni ne? Aslında şans. Sadece dizi değil tiyatro oyunları da öyleydi. Her oynadığım oyun mutlaka kapalı gişe oynadı, biletler önceden tükenmişti. Bir oyunu en az 2-2.5 sene oynadığım zamanları hatırlıyorum. Tiyatronun dışında diziler de veya sunduğum programlarda öyle. Güzel projelerle, doğru insanlarla çalıştığımızda güzel şeyler çıkıyor. Halen insanların sana ‘Koriş’ olarak sesleniyor olması sana ne hissettiriyor? Hoşuma gidiyor. Çünkü bence ‘Koriş’ çok uzun yıllar insanların hafızasında yer edinmiş olacak ki aradan beş sene geçti. Beş sene sonra bile insanlar bana sokakta ‘Koriş’ diye sesleniyorlar ya da gerçek ismimi unutup Koray bey diye hitap ediyorlar. Ama tabii biraz bu Kiralık Aşk’tan sonra sunduğum Yemekteyiz programı biraz daha kırdı. Koriş’ken Onur Bey oldum. Bu da tabii her projeyle başka sıfatlarda oluyor. Hoşuma gidiyor. Çünkü Koriş gerçekten bence Türk televizyonlarının gelmiş geçmiş en efsane karakterlerinden biri.

‘YAKINDA HER ŞEY FARKLI PLATFORMLARDA BAŞLAYACAK’

Televizyon sektörünü nasıl değerlendiriyorsun? Bir oyuncu olarak bunu cevaplayabilirim veya daha önceden yaptığım cast direktörlüğü olarak da cevaplayabilirim. Ama şuanda bir oyuncu olarak cevaplayabilirim. Özellikle dijital hayatımıza girdikten sonra oralara yapılan işler gerçekten muazzam. Hoşuma gidiyor. Yani Beren Saat’in, Çağatay Ulusoy’un işleri keza öyle. Şuan Acun abinin açmış olduğu platform keza öyle. Bence yavaş yavaş artık televizyon oraya doğru kayıyor. Bence on yıl sonra televizyon diye bir şeyde kalmayacak. Yani bütün her şey Exxen’e, Gain’e, Youtube’a ya da şuanda bilemediğimiz çok platformda başlayacak. Oyunculuk hayalini kurduğunda örnek aldığın aktörler, jönler var mıydı? Varsa kimdi? Tabii küçüklüğümden beri vardı. Ankara dizisi olarak ‘Ferhunde Hanımlar’ dizisi vardı. Ben daha o zamanlar küçüktüm. Oradaki oyuncuların hepsine hastaydım. İlk oyunculuk sinyalleri bende öyle yer edinmişti. Melek Baykal, Beyhan Saran, Güven Hokna. Bu üstatları izlemek gerçekten muazzamdı. Haluk Bilginer zaten Türkiye’de gelmiş geçmiş en iyi aktörlerden biri. Yeni jenerasyonda da var takip ettiğim genç arkadaşlarımda var veya benimle aynı yaşta olan insanlarda var. İyi olan oynuyor, iyi olan reyting alıyor. İyi oynayan güzel işler yapıyor. O yüzden umarım hepsinin yolu daha da açık olur. Bir yandan da artık sunucu olarak kendini kabul ettirmiş biri olarak kıyasladığında oyunculuk mu yoksa sunuculuk mu sana daha yakın? Benim asıl mesleğim oyunculuk. Bu sene benim nereden bakarsanız bakın 22. yılım oyunculukta. İlk 16 yaşında sahneye çıkmış biri olarak tiyatroyla başlayıp diziyle devam edip son 3-4 senedir de sunuculuk yapmaya başladım. Tabi insanın kendi altın bileziği olması çok güzel bir şey. Sunuculukta başarısızda olabilirdim, insanlar beni sevmeyebilirdi. Yemekteyiz programı ile bunu kanıtladım. Çünkü baya bir reyting aldı 2 yıl boyunca. Ama benim ilk göz ağrım oyunculuk. Oyunculuğun önüne hiçbir şeyin geçeceğini düşünmüyorum. Ne sunuculuk ne de ilerde bir meslek yapsam hiçbir şey oyunculuğun önüne geçemez gibi geliyor bana.

‘YAPTIĞIM HER İŞİ KALİTELİ HALE SOKAN BİRİYİM’

İngiltere’de yaşadığın dönemde medya sektörünü eminim uzaktan da olsa gözlemlemişsindir. Bizim ülkeye kıyasladığında ne gibi farklılıklar var? İngiltere’de ben çok uzun yıllar önce kaldım. 2005 ve 2009 yılları arasında. Onun öncesinde çokta medyaya hakim bir insan değildim. Daha çok tiyatroyla uğraşıyordum. Ama İngiltere’de şu var, gerçekten eğitime çok önem veriliyor. Öyle amcamın kızı, teyzemin kızı geldi, kanal patronunun arkadaşının dıdısının dıdısı diye bir şey yok. Auditionlar(odeyşınlar) açılıyor, seçmeler yapılıyor. İsterseniz 160 tane filmde oynamış olun, 161. filmde bile audition istiyorlar. Bu çok önemli bir şey. Bizim ülkemizde maalesef ünlü olduktan sonra ‘bana her iş gelir, ben audition mı çekeceğim, sen benim kim olduğumu biliyor musun’ gibi gereksiz şeylerde yapılıyor. Ama bu oyuncunun oyunculuğunu sorgulamak değildir. Bu oyuncunun enerjisini sorgulamaktır, bu role yakışıp yakışmadığını sorgulamaktır. Bence her oyuncu her rolü oynayamaz, oynamamalı da. Yakışanı oynamalı. Sık sık teklifler aldığını biliyoruz. İş seçimi yaparken ki kriterlerin nedir? Çok şükür özellikle televizyon sektöründe, gündüz kuşağı olsun prime time kuşağı olsun güzel teklifler geliyor. Benim için işin gerçekten kaliteli olması önemli. Kaliteden kastım şu değil, gündüz kuşağında yemek programları yapılıyor, ne kadar kaliteli tartışılır. Ama işin içine ben girdiğimde, çünkü ben girdiğim her yarışma programını ya da başka şeyi kaliteli hale sokan biriyim. Bu konuda mütevazı olamayacağım. Seyirciyle dalga geçecek bir adam asla değilim. Seyirciyle dalga geçmemeli, kim ne yaparsa yapsın. O yüzden seyircinin isteklerine mutlaka önem vermeli. Yarışma programları, dizi vs. içinde bulunduğum her şey. Biliyorsunuz en son Çarkıfelek sundum, Gelinim Mutfakta sundum Kanal D’de. Onlar benim için çok kıymet verdiğim işlerdi. Benim için kalite, sadece bunu söyleyebilirim. Son olarak Sinemaport takipçilerine ne söylemek istersin? Herkese selamlarımı sevgilerimi gönderiyorum. Malum şu dönem sinemalara gidemiyoruz, kapalı. Evimizde eski filmlerden oluşan mutlaka arşivlerimiz oluyor onları izliyoruz. Özellikle Netflix’te veya Youtube’da, internette birçok film izliyoruz. Umarım en kısa zamanda salonlarımız açılır, tekrardan dolup taşar, mısırlarımızı alır, sinemaya gider güzel filmleri izleriz. Herkese çok sevgiler selamlar. Sinemaport / Mehmet Çelik