sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 24 Eylül 2020

Eylem Kaftan: "Hissederseniz Hissettirirsiniz"

Merhaba Eylem Hanım hoş geldiniz nasılsınız, yönetmenlik hayatına ilk olarak nasıl başladınız? Bu mesleğe ilginiz ne zamandan beri var? Biraz paylaşabilir misiniz? Sinemaya ilgim Boğaziçi Üniversitesindeki öğrencilik yıllarıma uzanıyor. Üniversitenin sinema klubüde o zamanlar dünya sinemasının eserlerini izleyip, saatlerce filmlerin üstüne konuşuyorduk. Boğaziçi’nden sonra Kanada Toronto’da, York Üniversitesi’nde sinema masteri yaptım. Master yaptığım yıl 1999 depremi gerçekleşti. Depremin gerçekleştiği yerler çocukluğumu geçirdiğim Yalova, körfez bölgesiydi. Hızlıca karar verip, sıfır bütçe bir belgesel yaptım.  İmece usulüyle yapılan bu belgesel, 1999 depremi ve sonrasını anlatıyordu. Şu an sıfır bütçe bir film yapmayı hayal etmek zor. Bak Devlet Baba / Faultlines isimli bu belgesel Toronto’da bir kaç ödül getirince, bir anda kendimi suyun içinde buldum. Artık benim de bir filmim vardı ve yurtdışında ödül almıştı. Bu motivasyon yeni filmlere cesaret etmemi sağladı. O yıllarda öldürülmüş olan halamın izini sürdüğüm İsmi Güzide / Vendetta Song belgeseli dünyanın en önemli belgesel festivali olan Hot Docs’tan iki önemli ödül aldı. Kanada kariyerimin başında bana değer vermiş, yolumu açmış bir ülkedir. 2006’da Türkiye’ye döndüm.Aljazeera kanalına ve TRT’ye pek çok belgesel yaptım. Sinema filmi yapmak ise hep hayal ettiğim bir şeydi. Ama henüz bir belgeselci olarak kabuğumu kıramadım. ‘’Kovan’’ ilk sinema filmim. Hikayesi kafamda oluştuğunda işte film yapmaya değer bir hikaye dedim. Hikayesinin insanları da çok heyecanlandırdığını görünce yoluma kararlılıkla gittim. ‘’Kovan’’ şimdi kendi ayakları üstünde yürüyor. Her hafta bir uluslararası festivalden kabul alıyoruz. Çok bereketli bir festival yolculuğu oldu. Kendinizi nasıl bir yönetmen olarak görüyorsunuz? Gelecekte yönetmek istediğiniz farklı türde bir sinema filmi ya da bir dizi projesi var mı?  İnsanın kendine dışarıdan bakması çok zor. İzleyici ile beraber film yapmanın en güzel taraflarından biri izleyicinin sizi aynalaması. Her geribildirim yönetmen için inanılmaz değerli. Merak uyandırıcı, izleyicinin zihin dünyası içinde büyüyen, eve gittikten sonra da tesiri devam eden, belki izledikten sonra rüyasına girebilecek, tesiri bir süre devam edecek filmler yapmak istiyorum. Çünkü teknoloji çağında, bilgi bombardımanında bir şeyin tesirinin uzun sürmesi için içinizde derin bir yere dokunması lazım. Şu an Gerçek Bir Kadın isimli ikinci sinema filmim üzerine çalışıyorum. Mini dizi formatını çok seviyorum. Pandemide komedi formatında bir mini dizinin pilotunu çektik. Burcu Salihoğlu ile beraber yazdık. Alican Yücesoy ve Selen Ucer gibi oyuncular oynadı. Doğru zamanda izleyiciyle buluşacağına inandığım bir kara komedi. Pandemi süreci işinizi ve kişisel yaşamınızı nasıl etkiledi?  Pandeminin yarattığı korku ve anxiety duygusunun hepimiz yoğun bir biçimde içinden geçtik. İlk haftalar sanırım hepimiz bir donma hali, bir kilitlenme hali yaşadık. Bu kaygı halinin benim fabrika ayarım olmadığını, sükunet sahibi bir insan olduğumu kendime sürekli hatırlatmaya çalıştım. Online olarak aldığım Çigong dersleri bana çok iyi geldi. Derin nefeslerle kendimi sakinleştirdim. Enerjimi tekrar dengeledim. Çektiğimiz mini dizi ise yaratıcı gücümüzün bizim için en büyük şifa olduğunu hatırlattı. Sonrasında yasaklı günlerdeki o sessizlik, kuş seslerini duyma hali bana çok iyi geldi. Beni sadeleştiren, tüketim alışkanlıklarımı değiştiren, kaygımı dönüştürmemi öğrendiğim huzurlu süreç ise son aşamasıydı. Sinema ve dizi sektörünün artık giderek digital ortamlara yayılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce avantaj ve dezavantajları var mıdır? Takip edilecek çok mecra olması, içeriklerin çok hızlı tüketilmeleri bazen yorucu oluyor. Bu da bazen içeriklerin değersizleşmesine, bir şeyi tüketip, hemen diğerini tüketmeye geçen bir örüntü yaratıyor. Tek bir şeye konsantre olmak, orada derinleşmek bazen daha güzel. Ama çok heyecan verici içerikler de üretiliyor. Farklı, yeni formlar, anlatımlar çıkıyor. Mesela geçen hafta izlediğim ‘’Kedilere Bulaşmayın’’ belgesel dizisini çok sevdim. Bazen ara formlar da çok yaratıcı, zeki işler çıkıyor. 25 eylülde vizyona girecek olan yönetmenliğini yaptığınız ilk sinema filminiz olan ‘’KOVAN’’ filmi hakkında konuşmak isteriz. Öncelikle biraz filmin konusundan bahsedebilir misiniz? Ayrıca bu ilk sinema filminizde kimlerle çalıştınız, oyuncu kadrosunda kimler var, çekimler nerede yapıldı detayları sizden alalım isterseniz? Ortaokuldan itibaren Almanya’da yaşayan Ayşe Artvin'e annesinin rahatsızlığı için döndüğünde, bu dönüşün onu kalıcı olarak Artvin’e bağlayacağından habersizdir. Arılara yıllarını vermiş Ayşe’nin annesi her bir arıyla ilgilenen, adeta arılara evlatları gibi bakan bir kadındır. Yok olmaya yüz tutan arılığa Ayşe’nin sahip çıkmasını ister. Ayşe arı korkusuna rağmen arılarla başta istemeden de olsa ilgilenmeye başlar. Ancak bir süre sonra arıcılıktan zevk almaya ve bunu bir yaşam amacı haline getirmeye başlar. Kovan bize şehirden, metropolden gelen bir insanın köy yaşantısıyla, doğa ile savaşını anlatırken kendi iç savaşını da anlatıyor. Filmi Artvin’in Macael bölgesinde, biyolojik çeşitliliğin çok yüksek olduğu bir bölgede çektik. Sis kümeleri, bulutlar ve çam ormanları arasında bir dağ köyünde yaşadık bir ay. Meryem Uzerli, Feyyaz Duman, Hakan Karsak ve Burcu Salihoğlu ana kadroda oynadı. Bu arada Kovan filminin Türkiye’de çevre ve sosyal yardımlaşma konusunda en duyarlı oluşumlardan olan, Haluk Levent’in kurucusu olduğu Ahbap iyilik hareketine, film vizyona girdiğinde gişe gelirlerinin bir kısmını da aktararak, Türk sinemasında da bir ilke imza atmış oluyor. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Haluk Levent çok saygı duyduğum bir insan. Bugün Türkiye’de ihtiyacı olan herkesin iyiliğine koşan, insanların zor zamanlarında, dar zamanlarında yanında olan bir insan. Türkiye’deki gençlere ilham kaynağı olan bir hareketin de başında. Ahbap bize filmde destek oldu. Biz de filmin gişe gelirlerinin bir kısmını onlarla paylaşmaya söz verdik. Bu beni çok mutlu etti çünkü filmin manevi rengine bir şey daha katıyor. Filme giden her izleyici aynı zamanda ahbaba da destek olmuş olacak. Sinemaya gitmenin manevi yönü daha da olacak. Ahbap aynı zamanda doğa ve çevre hareketi olduğu için biz birbirimizle çok güzel buluştuk ve onlara çok teşekkür ediyorum. kovan-filmi-eylem-kaftan Ankarauluslararası film festivalinde ana yarışmada yarışacak olan  Kovan filmi,2019-2020 yılında pek çok uluslararası festivalden de ödülle dönerek son dönem sinemamızda ses getiren filmlerden biri oldu. Bu festivallere değinmek istiyorum. Hangileriydi biraz bahsedebilir misiniz? Film pek çok ulusal ve uluslararası film festivalinde yarıştı. Malatya, Boğaziçi, Adana, Ankara’da yarıştı. En İyi Yönetmen, En İyi Kurgu, En İyi Görüntü ödüllerini aldı. Şimdi önümüzde pek çok uluslararası festival var. Ekim başı Zurich film festivali, Madrid’deki İmagineindia film festivali, Chelsea Film Festivali, kasım, aralık ve ocakta da Dhaka ve henüz açıklamayacağım başka bir önemli festival var. Yönetmen olmak isteyenlere tavsiyeleriniz neler kendilerini nasıl geliştirmeliler? Görüşlerinizi alabilir miyiz? İnsan hayattan hikayeler çıkarmayı, filmler çıkarmayı öğrendikçe antenleri açılmaya başlıyor. Antenleri açık olsunlar ve hikaye arasınlar. Yerde gökte, umulmadık yerlerde hikayelerin peşine düşsünler. Çok da zor bir iş olduğu için hayatta ya da film yaparken karamsarlığa kapıldıklarında, yılgın hissettiklerinde, değersiz ve başarısız hissettiklerinde bu duyguları karakterlerine aktarsınlar.  Samimi olsunlar, o zaman insanlarla bağ kurabilirler. O zaman duyguları izleyici de geçer. Çünkü izleyicinin hammaddesi duygu. Hissederseniz, hissettirirsiniz. Son olarak Sinemaport okuyucularına ve sizi sevenlere neler söylemek istersiniz? Sinema şu an çok zor bir dönemden geçiyor. Sinema salonları tek tek kapanıyor. Sinemaya destek olsunlar. Sinemaya gitsinler. Sinema salonunda film izlemenin büyüsünü hatırlasınlar. Kovan 25 Eylül Cuma günü vizyona giriyor. Türkiye’nin her yerinde Kovan’ı izleyebilirler. Çok zorluklarla yapılmış, bir doğa filmi. Zamanın ruhunu hissettiren bir film. Doğadan uzaklaşmamızın bedellerini hatırlatan bir film. Arıcılığın zorluğunu, arıların doğa için önemini hatırlatan bir film. Kim bilir Kovan’ı izleyenler arasından arıcı olmaya karar verenler çıkar. Yorumlarını da benimle paylaşırlarsa çok sevinirim çünkü film yapmak benim için insanlarla iletişim kurmanın en güzel biçimlerinden biri. SinemaPort Röportaj: Alper Ergez