sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 21 Haziran 2021

Harika Uygur: Beyazperdeden Kopmamız Bana İmkansız Geliyor!

Merhaba Harika Hanım Sinemaport’a hoş geldiniz. Öncelikle sinema ve dizi sektöründe sizin maceranız nasıl başladı. Biraz bahsedebilir misiniz? 90’lı yılların başında maceram TRT'de akitli olarak çalışarak başladı. Daha sonra sırasıyla Osman Fahir Seden ve Ali Özgentürk gibi o zamanın hatta tüm zamanın ünlü yönetmenlerine yönetmen yardımcılığı yaptım. Rabahat Baltacı, Muharrem Özabat’tan cok şey öğrendim. Sonra yolum IFR ile kesişti. Reklam filmleri ağırlıklı çalışmaya başladım. Yapımcı olan iki kadın bana gerçekten aydınlatma yaşattılar, Füsun Aydınlık ve Emel Bilal. Sonra yolum kendiliğinden cast direktörlüğü olarak aktı. Eray Özbal’da bu konuda bana ilham oldu. Yurt dışında gidip eğitimlerini de alınca 2000 yılında kendi ofisimi kurarak cast direktörü olarak devam ettim. İçinde bulunduğumuz pandemi süreciyle birlikte bundan sonrası için sinema ve dizi sektöründe sizce ne gibi değişimler, farklılıklar görebiliriz? Mesela tamamiyle dijital yayıncılığa geçme olabilir mi? Ve sizce bu durumun avantaj ve dezavantajları nelerdir? Dijital elbette hayatımızda olacak, çünkü çağ hızlı tüketmeye doğru gidiyor. Dijital “hap” gibi projeleri bize verecek. Ama tamamen dijitale geçmemiz hele ki beyazperdeden kopmamız bana imkansız geliyor ve inşallah da imkansız olarak devam eder. Şu anda ben biraz çöplük gibi olduğunu düşünüyorum ortamın, belli bir çizgi içine oturmalı. Kafalar karışık. İyi olan hemen taklit ediliyor, takliti tutmuyor. Ayrıca yurt dışı formatların remake olarak önümüzde tekrar pişirilerek konmasını doğru bulmuyorum. Çok iyi senaristlerimiz var, az ama var. Bu topraklardan çıkma çok iyi hikayelerimiz var. Anadolu zengin bir kaynak. Çok iyi yazarlarımızın hikayeleri var. Önce buna bakmalıyız. Mesela Aşk-ı memnu buna en güzel örnek oldu televizyon tarihimizde. Yaprak Dökümü keza öyle. Acaba kitap okumadığımızdan mı kaynaklanıyor bu anlamıyorum. Oyunculukta yeteneğin kesinlikle çok büyük önemi var. Peki çalışmak oyuncunun şansını ne yönde nasıl değiştirebilir? Oyunculukta salt yetenek yetmez, ve çoook çalışmayı gerektirir oyunculuk. Ve oyunculukta eğitim asla bitmez. Kendi yolunu sürekli kılmak için, ve kendi yolunda kendini zenginleştirmek için mutlaka ve sürekli farklı metodları deneyimlemek gerekiyor. Vizyonunu bu sınırların ötesine taşımak gerekiyor. Ve mutlaka menajerler dışında bu konuda danışmanların olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü her oyuncu bir marka kendi içinde ve tek kişilik şirket. Bir cast direktörü, oyuncusunu ararken nasıl bir yol izler ve hangi özelliklere bakar? Önceliğimiz senaryo, ve sonra hepimizin kendine ait ayrı hediyeleri, kendi hislerimiz, bakış açımız var. Herkesin yorumu kendine has. Senaryoya verilen briefe göre elbette önce kendi birikimimizden çıkan isimler geliyor aklımıza ama sonra da oyuncu ajanslarının, menajerlerinin sunum dosyasını taramak, onlardan dirsek teması ile işbirliği yapmak aslımız. Sinemaport sitesinin daha önce ele aldığı dosyada bazı cast direktörlerinin aynı zamanda menajerlik yapmasıyla ilgili olarak sizlerin de açıklamaları olmuştu. Peki cast direktörünün ve menajerin görevleri nelerdir? Cast direktörü, ister sinema olsun, ister televizyon veya ister bir tiyatro oyunu, projeye doğru oyuncuyu seçen kişidir. Hiç bir oyuncu ile anlaşma yapamaz, üzerinden gelir elde edemez. Onu yönlendiremez. Ancak bir menajere danışmanlık yapabilir, workshoplar düzenleyebilir, bildiklerini öğretebilir, seminer düzenleyebilir. Dünyada böyle. Dahil olduğum birliklerin ( ICDN- CSA) katı kuralları var. Ve bu kurallar arasında tanımında yazan da bu. Bu arada kitap da yazdığınızı biliyoruz. İlk kitabınız olan ‘’Bu Rol Senin’’ kısa zamanda büyük ilgi gördü. Öncelikle kitap fikri nasıl doğdu ve yazmaya nasıl karar verdiniz? Sırada yeni kitaplar var mı? Biraz bahsedebilir misiniz? Kitap sekizinci baskıya doğru ilerliyor, ben de gayet memnunum. Uzun ömürlü bir kitap olacak görülen o ki. Destek yayınlarından çıktı. Kitap fikri bizde yerli ve yabancı kaynakların az olmasından çıktı aslında. Verdiğim atölye çalışmaları sırasında anladım ki bilgiye açlar ve kaynak yok. Bir deneme çekimine giderken ne giyecekler, ne söyleyecekler, neler yapmaları lazım, metni nasıl çalışmaları lazım bilmiyorlar. Bu konuda dünya da İngilizce çok kaynak var. Bende bundan yola çıkarak oyunculuğa gönül vermiş herkes için yazdım. Ve her bir kaç baskıda bir bazı yerlerini yeniden düzenliyorum baskıya girmeden güncel bir kaynak olsun diye. Oyunculara verdiğiniz tavsiyeler nelerdir? Ayrıca size göre iyi oyuncu kriteri nasıl olmalıdır? Oyunculuk da eğitimin bitmediğini ve asla bitmeyeceğini anlamaları lazım. Kendi iç dünyalarına bakmak, kendilerini keşfetmek de bir eğitim. Bu konuda danışmanlık almaları lazım. Kazandıkları paranın bir kısmını buna ayırdıkça daha çok kazanacaklarını idrak etmeleri gerekiyor. Buna kendilerine bakmayı bilmek de dahil. Maalesef oyuncularımız doğru kıyafet seçmekten tutun, doğru makyaja kadar hiçbir şey bilmiyorlar. Bilmedikleri noktada halbuki en sade hal, makyajsız hal, bir kot bir tişört bile çok kıymetli. Bana göre iyi bir oyuncu kısaca kendine her anlamda yatırım yapandır. Kitap okuyan, dünyayı tanıyan, vizyonunu geniş tutan, film izleyen, hırslarını, sınırlarını bilen, kurbandan çok gücünü koruyan insandır. Ve iyi insan olmak zorundadır, alma ve verme dengesinde. Oyuncu olma yolunda eğitimler alarak ilerleyen kızıma da verdiğim öğütler böyle. Türkiye dizi ve sinema sektörünün sizce en büyük sıkıntısı ve eksikliği nedir? Sektör olamamak, hala piyasayız. Dengeli bir sistemimiz yok. Çorap söküğü gibi, ip nereye giderse o tarafa gidiliyor. Sistem yok. Etik kurallar yok. Acil bir film enstitüsü kurulmalı. Ve maalesef dizi çalışmalarımı 2012 de azaltmıştım, bu yıl üç dizi ile geri dönüyorum ve gördüm ki teknoloji bu kadar ilerlerken, ortaya şahane senarist ve yönetmenler çıkarken, çok iyi yapım şirketlerimiz var iken ve dijitalinde hayatımıza girmesiyle olasılıklarımız artmış iken bazı şeyler daha da kötüye gitmiş. Üzücü. Yapımcıların reyting ya da gişe kaygısıyla popüler ünlü isimleri projelerinin daha çok ses getirebilmesi için role ve karaktere uygun olmasalar bile kadroya dahil etmek gibi baskılar yaptıkları oluyor mu? Kendi adıma bu tür baskılar yaşamıyorum, eğer yaşadığımı hissedersem de zaten o projede olmam. Ama şu konuda net olmak da fayda var, ünlü isimler dünyada her yerde olduğu gibi bizde de önceliklidir. Gişe ve rating kaygısı her yerde olduğu gibi ülkemizde de mevcuttur. Astdır, değişmez. Deneme çekimlerinde oyuncuların yaptığı sık hatalar nelerdir? Beni en rahatsız eden sey, diyalog kokmaları. Halbuki oynadıkları metnin diyaloglarının kendilerine ait olması lazım. Sanki başka birinden çıkıyor o ses. İşte o noktada ne sahneyi çalışmamış sadece ezberlemiş olduğu anlaşılıyor. Ayrıca karaktere göre giyinmek, abartıya kaçmamak da gerekiyor. Röportajımıza katılarak bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak Sinemaport okuyucularına neler söylemek istersiniz? Bu tür web sitelerini değerli buluyorum, eğer okuyanlar arasında oyuncu olmak isteyenler var ise oyunculuğunda diğer meslekler gibi bir meslek olduğunu ve eğitimin şart olduğunu bilmelerini isterim. Hayatta en çok yapmak istediğim işlerden biri çocuk doktoru olmak, nasıl gidip bir hastaneye “ ya benim de çocuklarım hasta iken çok iyi baktım, ben de çocuk doktorluğu yapmak istiyorum” diyemez isem kimse de ajansa gidip çok iyi taklit yaparım diye oyuncu olamaz. Sadece figüran olur. Zaten adı üstünde onun adı taklittir, oyunculuk içten dışadır. Ve ayrıca en önemlisi hiçbir ajans para talebinde bulunmaz lütfen para isteyen, fotoğraf çekimi, kayıt vs. için para isteyen ajanslardan uzak durun. Eğitim aldığınız kişilerin aldıkları eğitime ve geçmişine bakın, araştırın.