sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Eleştiri 06 Mayıs 2020

''Kanun Namına '' Film Anlatısı

Senaryosunu Osman F. Seden'in yazdığı, Ömer Lütfi Akad'ın yönettiği 1952 yılı yapımı siyah-beyaz Türkiye filmini sizler için uzun uzadıya inceledik... ‘’Bir musibet bin nasihatten iyidir.‘’ İnsanlar bazen verdikleri kararların doğuracağı sonuçları göremezler ya da kendi arzuları ile görmezden gelirler, derinlemesine analiz edemezler ve dışarıdan bir gözden uyarı gelir. Kişiye önemsiz gibi gözüken bu nasihat o kadar mühimdir ki bunun farkına varmak için o kötü şeyin başımıza gelmesi gerekir. Nazım karakteri de kendisine oynanan oyunun farkına varmaz ve sonucunda kötü hadiseler başına gelir. Senaryosunu Osman Fahir Seden’in yazdığı, yönetmenliğini Lütfi Ömer Akad’ın yaptığı ‘’Kanun Namına’’ filminin hikâyesi 1946 yılında yaşanmış gerçek bir olaya dayanmaktadır. Sinemamızın ilk polisiye film örneğidir. Lütfi Ömer Akad bu filmle kamerayı sokağa taşımış, çekim ve kurgu tekniği bakımından filmdeki hareketi ve gerilimi yansıtan bir çalışma ortaya koymuştur. Türk sinemamızın ilk önemli filmi olarak literatürde geçmekte ancak ilkler temel alındığında yine yönetmenliğini Lütfi Ömer Akad’ın yaptığı, 1949 yılında yapılmış ‘’Vurun Kahpeye’’ filmi de bu kıstasta değerlendirilmekte ve buna yönelik akademik çalışmalar yapılmaktadır. Sinemamızda ‘’Kanun Namına’’ filmi sinema dilinin ortaya konulduğu sinemacılar dönemini başlatan ve önceden tiyatrocu kimlikleri olmamış yani amatör kişilerle çalışılan ilk üründür. Filmin gösterime girdiği 1952 yılında çıkan haberlerde ve yapılan yorumlarda film cinayet ve macera temalı olarak tanıtılmış. O zamanlarda gösterime giren bir Amerikan filminden bile daha iyi olduğu söylenilmiştir. Filmin ana öyküsü kısaca birbirine delice âşık ‘’Nazım ve Ayten’’ ve onları çekemeyen eniştesine âşık olan üvey kız kardeş Nezahat üçlemesinde geçmektedir. Nazım ve Ayten evlenirler bu evlilik Nezehat için ölümden beterdir. Evliliği hiçbir zaman kabullenememiştir bunun sonucu üzerine arzu ettiği kişiyi kazanmak için planlar yapar. Bunu yaparken zaten ‘’Ayten’’ karakterinde gözü olan zengin, babalarının aile dostu ‘’Halil’’ karakterini de yanına alarak yuvanın içine ölümcül tohumları yavaş yavaş serper. Bu tohumlar filizlenince hali ile ilk zamanlarda gördüğümüz mutlu karı-koca ilişkisi, Nazım’ın evi boşlaması, karısını aldatması sonucunda yıkıma uğrar. Nazım mutluluğunu bozanlardan tek tek intikam alır ancak bozulmasında tek etkenin diğerleri olmadığını anlar ve burada kendisine de bir pay biçer. Öyle ya karşımızda her zaman bir seçenek vardır. Mavi hapı mı yoksa kırmızı hapı mı seçeceğimiz bize kalmış. ‘’Kanun Namına’’ filmi dönemin şartlarına göre hem hikâye anlamında hem de bir önceki dönemlerde yapılan filmlere göre bağımsız bir sinema anlayışıyla bize ne denli farklı ve kaliteli bir yapım olduğunu ilk dakikalardan itibaren hissettiriyor. Sinema tarihimizde yeri mühim olan bu filmi kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Gelelim kıssadan hissemize...Kendi elimizle mahvederiz bazen en sevdiğimiz şeyleri. Bazen de yaptığımız hatanın farkına varırız ve bunun girdabıyla, istek ve arzumuzla yapmaya devam ederiz, sonunu hiç düşünmeden hem de. Mühim olan görebilmekse yaptığımız hatayı, birinin bizi uyarması bile kar etmiyor anlamamıza. Yaşayarak öğreniyoruz öğrenmeye devam edeceğiz. Testi kırılmadan farkına varıp, hatamızı kabul edip kendimizde yanlış gördüğümüz şeylere sansür uygulamamalıyız.   Yazar : Mehmet Ali KICIM - SinemaPort