sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 14 Haziran 2021

Kırmızı Oda Dizisinin Selçuk'u Ufkum Kalaoğlu, Sinemaport'a Konuştu!

Merhaba Ufkum Bey Sinemaport’a hoş geldiniz. Öncelikle bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Merhaba hoş bulduk. Öncelikle belirtmem gerekir ki benim sanata yönelmemde babamın sanatçı kimliğinin etkisi büyüktür. Onun hem resim hem de müzik çalışmaları yapıyor olması benim sanat camiasıyla iç içe olmama olanak sağladı. Açıkçası mesleki kararlarımı erken yaşlarda kafamda oluşturduğum için çalışmalarımı da o yönde sürdürdüm. Üniversiteye kadarki eğitim hayatımda her zaman kendini bilen, disiplinli ve hırslı bir öğrenciydim. Gelişimimde ailemin, tiyatro hocalarımın emeği büyük. Bununla birlikte izlediğim filmlerin usta yönetmenlerinin ve okuduğum seçkin yazarların katkılarının olduğunu belirtmeliyim. Önce AKDÜ tiyatro bölümünü okumamdan dolayı Antalya'ya, okulum bitince ise hedeflerimi gerçekleştirmek üzere İstanbul'a yerleştim. İçinde bulunduğumuz pandemi koşulları sizi nasıl etkiledi? Küresel bir salgının söz konusu olması doğal olarak hepimiz için birtakım olumsuz sonuçlar doğurdu. Ancak bu sürecin özellikle sanat camiasında oluşturduğu olumsuz etkiler birçok sektöre nazaran daha ağır hissedildi ve bir müddet daha devam edecek gibi. Biliyorsunuz ki bu süreçte tiyatro oyuncuları ve müzisyenler çok zor şartlar altında yaşamaya çalışıyorlar. Ben de bu zorlu şartlar altında onlar gibi yaşam mücadelemi sürdürmeye çalışıyorum. Geçen yıl bu salgın sürecinin başında okul arkadaşım Mehmet Abdullah Salk ile beraber kafa kafaya verip ''42 Kitap'' adlı bir tiyatro oyunu yazdık. Ayrıca kapanma dönemlerinde hem zamanı değerlendirmek hem de gelişimimi sürdürmek adına bol bol kitap okuyup, film izledim. Sonra ikinci dalgada eyleme geçmeye karar verdim. Birçok meslektaşım memleketlerine dönerken, ben risk alıp İstanbul'a geldim. Şimdi de iyi ki gelmişim diyorum. Sözün özü, salgının yarattığı yeni dünya düzenine biz de ayak uydurmaya çalışıyoruz. Oyunculuk hayatınız nasıl başladı? Ne zamandan beri ilginiz vardı? Babam 2009 yılında yerel bir tiyatro grubuna dekor yaparken bir oyuncu prömiyere 2 gün kala oyunu bıraktı. Bunun neticesinde babamın teşvikiyle kendimi 12 yaşımda sahnede buldum. O günden sonra başka bir mesleği yapmak aklımın ucundan dahi geçmedi. Zaten bu olaydan kısa bir süre sonra sevgili üstadım Ömer Bertan ile tanıştım. Bir nevi klasik Türk tiyatrosunun geleneksel öğretisine uygun olacak şekilde usta-çırak ilişkisiyle yetiştim. Kısacası Ömer Hoca'nın rahle-i tedrisinden geçerek mesleğe giriş yaptım. Uzun yıllar hocamın öğretileri doğrultusunda çalışmalarımı sürdürdüm. 2016 yılında da akademik eğitim hayatıma başladım. Yani bu alanda hem alaylı hem de mektepli sahnesinin tozunu yuttuğumu söyleyebilirim. Şimdilerde Kırmızı Oda dizisinde ‘’Selçuk’' karakteriyle sizi izlemekteyiz. Öncelikle diziye katılma süreciniz nasıl oldu ve biraz da dizide canlandırdığınız ‘’Selçuk’’ karakterinden bahsetmenizi isteriz? Sevgili menajerim Özay Oğuzhan Dilekoğlu'yla diziye başlamadan kısa süre öncesinde çalışmaya başlamıştık. Sürekli birtakım işler için Audition çekiyorduk. Bir akşamüstü menajerim Dilekoğlu'dan telefon geldi ''Hayırlı olsun 'Kırmızı Oda' dizi ile çalışmaya başlıyoruz.'' dedi. Tabii ki çok büyük bir sevinç yaşadım, önce üzerimde emeği olan bütün sevdiklerimi arayıp mutluluğumu paylaştım. Daha sonra işimin başına geçip çalışmaya başladım. 'Selçuk' karakterini canlandırırken Adana'da doğup büyümemin avantajını yaşadım. Mahalle kültürünü bildiğim için beden diline ve üslûba hakimdim. 'Kırmızı Oda' dizisi ilk profeyonel işim. İlk birkaç bölümde çok heyecanlıydım. Ama sağ olsunlar ekibimizin samimiyeti ve yaklaşımı beni hızlı bir şekilde sete adapte etti. Başta OGM Pictures ve genel yönetmenimiz Cem Karcı, yönetmenlerimiz Ali Balcı ve Benal Tairi olmak üzere bütün set çalışanlarına buradan teşekkür ederim. Bu arada dizi dışında bugüne kadar çeşitli kısa filmlerde ve tiyatro oyunlarında da rol aldığınızı biliyoruz. Peki yeni projeler var mı? Mesela uzun metrajlı filmlerde de rol almayı düşünüyor musunuz? Evet, yeni projeler gelmeye başladı. Menajerimle sık sık projeler üzerine görüşüyoruz. Şu anda kesinlik kazanan bir iş var. Puhu TV'de yayımlanacak 'Seyyar' adlı dizide konuk oyuncu olarak yer alacağım. Görüşmesi devam eden 3 tane de proje var. Sevgili dostum Mehmet ile yazdığımız ''42 Kitap'' adlı tiyatro oyunu ve sevgili dostum Öyküm Ayal'ın yazdığı ''Bana ne yaptın'' adlı tiyatro oyunu var. Bu oyunları da gelecek sezon İstanbul'un çeşitli sahnelerinde sergileyebilmek için gerekli çalışmalara başladık. Uzun metrajlı filmlerde oynamayı çok isterim. Zaten sanat sinemasını takip eden ve festival filmlerinde yer almayı isteyen biriyim. Teklif gelirse ve şartlar uygun olursa oynamayı isterim. Üniversite yıllarınızda müzikle de ilgilendiğinizi hatta beste yaptığınızı ve sahne aldığınızı biliyoruz. Bu durumda sizi müzik dünyasında görebilir miyiz? Devam etmeyi düşünüyor musunuz? Müziğe karşı ilgim, ufak yaşlarda babamın müzik çalışmalarını gözlemlememle ortaya çıktı. Ortaokul döneminde babam bana gitar çalmayı öğretti. Lisede de şan eğitimi aldım ama beste yapmaya üniversite de başladım. Başta kız arkadaşım Zeynep olmak üzere yakın çevremin baskısı sonucu 4 bestemin stüdyo kaydına başladım. Kısmetse yazın sonlarına doğru klipleri çekimlerini tamamlamayı hedefliyoruz. Daha sonra internet portallarından yayımlanmaya başlanacak. Müzik benim ruhumun arınması için bir terapi vazifesi görüyor. Müziği benliğimin ayrılmaz bir parçası olarak görüyorum. Oyuncu olarak kişisel gelişimin noktasında neler yapıyorsunuz? Ve bu durumun oyuncu kişisi olarak nasıl bir faydasını görüyorsunuz? Ben sanatın evrensel olduğu bilincindeyim. Bu bağlamda dünyanın farklı ekollerinden de yararlanıyorum. Sinemada Haneke, Kurosava, Lars von Trier, David Lynch, Ken Loach gibi yönetmenleri, dünya edebiyatında Çehov, Dostoyevski, Stefan Zweig, Boris Vian, Gabriel García Márquez'un eserlerini, tiyatroda Shakespeare, Tennessee Williams, Brecht, Arthur Miller, Karl Georg Büchner gibi sanatçıların çalışmaları ve eserlerinden faydalanıyorum. Felsefe, psikoloji, sosyoloji, tarih, siyaset ve uzay-bilim üzerine okumalar yapıyorum, öğrenmeye çalışıyorum. İçinde bulunduğumuz evreni anlamlandırmaya çalışıyorum. İnsani ne kadar ayrıntılı tanıyabilirsem o kadar iyi bir oyuncu olabileceğimi düşünüyorum. Oyun kişileri de tıpkı bizler gibi seçeneklerini deneyimler. Oyun kişilerinin sosyo-ekonomik - sosyo-kültürel durumu, psikolojik durumu, felsefik bakıp açısı, yaşadığı döneminin bilinciyle karakteri canlandırmak, ister istemez doğal bir oyunculuk sergilememize sebep oluyor. Yani kısaca karakteri tanıyabildiğim kadar iyi oynayabilirim. Kariyerinizde kendinize belirlediğiniz bir hedef ve gelecekte hayalini kurduğunuz oynamak istediğiniz bir rol var mı? İnsan hayalleri var oldukça yaşar. Bu ülkenin aydın bir bireyi olmak ilk hedeflerim arasında. Sanatsal anlamda ise öncelikle kamera önü dövüş ve silah kullanma teknikleri eğitimi, modern dans eğitimi ve at biniciliği eğitimi gibi birtakım spesifik eksiklerimi tamamlamak istiyorum. Bununla birlikte yurt dışında metod oyunculuğu eğitimi almak istiyorum. Yurt dışında, Türk satını temsil etmek istiyorum. Oynamak istediğim öyle belirli bir rol yok, eserin komedi veya dram olması da benim için hiç fark etmez. Yeterli bir çalışma süresi ve süreciyle her rolün hakkından geleceğime inanıyorum. Bence bir oyuncu için rol seçmek gibi bir lüks yok. O rol zaten seni ister. İleri zamanlarda bir tiyatro sahnesi açma hayalim var. Ayrıca National Theatre formatını Türkiye'ye taşıma hayalim var. Ve bir defa bile olsa yönetmen koltuğuna oturmak isterim. Konserler vermek isterim... Son olarak Sinemaport okuyucularına ve sizi sevenlere neler söylemek istersiniz? Tarkovski'den alıntılayarak, son zamanlarda yaşadıklarımıza ışık tutacak bir sözü paylaşmak istiyorum: 'Kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık sanmayacağınız şekilde yetiştirin.' Sevgiyle, saygıyla, sanatla yaşamak dileğiyle, yeni hikayeler de görüşmek üzere...