sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 19 Ocak 2021

Masumlar Apartmanı'nın Esat'ı Uğur Uzunel, Sinemaport'un Konuğu Oldu!

Merhaba Uğur bey, Sinemaport'a hoş geldiniz, öncelikle nasılsınız? Sizleri tanımayanların daha yakından tanıyabilmesi için biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Uğur Uzunel Kimdir? Merhaba sevgili Sinemaport ailesi. İyiyim, teşekkür ederim, sizler de iyisinizdir umarım. Ben Uğur Uzunel. 32 yaşındayım. İzmirliyim. Oyuncuyum. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Oyunculuk okudum. İzmir’de senelerce çeşitli tiyatrolarda oynadım. Bir süre sonra İstanbul’a taşındım. Tiyatroda ve televizyonda çalışmaya devam ettim, ediyorum. En kısaca buyum işte. Uğur bey oyunculuk ile tanışmanız ilk nasıl başladı? Tam hatırlamıyorum çünkü çok küçük yaşlarıma denk geliyor. Henüz okula gitmezken bile babamla tiyatro oyunları izlemek ilk hatırladığım şeylerden biri. Birlikte VHS kasetlerde Devekuşu Kabare oyunlarını izlerdik. Neden bilmiyorum, bir sabah bir kahvedeydik. Babamla kahvaltı yapıyorduk ve bir yandan babamın kiraladığı bir VHS kasetten tiyatro oyunu izliyorduk. Böyle şeyler hatırlıyorum. Herhalde onunla iş yerine falan gitmişimdir. Pazar sabahları uyanır kovboy filmleri, çizgi filmler ve tiyatroyla ilgili karşımıza ne çıkarsa izlerdik. Çok hareketli bir çocuk olduğum için annem beni böyle kontrol edebiliyormuş. Benimle baş edemediği zaman VHS’den bir oyun ya da bir film açar – (çoğunlukla oyun) - böylelikle biraz sakin oturabilirmiş; ben de çıtım çıkmadan izlermişim. O oyunları o kadar çok izledim ki bu yaşımda çoğu hala ezberimde. Hatta bazı şeyler oyunculuğuma bulaşmış gibi hissediyorum. Demek istediğim kendimi ustalarla bir görmek değil tabii ki, sadece oynama şekillerinden etkilendiğimi fark ediyorum. Küçükken bu ezberlediklerimi tanıdıklara oynardım. Okuduğum kitapları oyunlaştırır, mahalledeki arkadaşlarımla gösteri hazırlar, seyirci çağırır, oturduğumuz sitenin basket ya da futbol sahasında oynardım. Seyirci gürültü yaparsa dekorumu toplar ayrılırdım sahneden. Çok büyük ilgim vardı yani. Bu nedenle 8 yaşında İzmir’de Bornova Belediyesi’nin açtığı çocuk tiyatrosu kurslarına katıldım. Bana uygun yeri buldum belli ki. Asla ayrılmadım bir daha tiyatrodan. Tiyatroda o kadar çok zaman geçiriyordum ki, bu yüzden evden kovulduğum bile oldu. Defalarca kere üstelik. İşte 19 - 20 yaşına gelene kadar sürdü bu. Sonra Dokuz Eylül’de oyunculuk bölümünü kazandım. Okul sürecinde de İstanbul’a gel git yapıp bir yerlerde oynamaya başladım. Sonra tamamen İstanbul’a geldim. Sanırım bundan sonrası da oyunculukla geçecek. Öyle görünüyor. Öyle olsun da istiyorum. Pandemi süreci işinizi ve kişisel yaşamınızı nasıl etkiledi? Karantina süreçlerini nasıl değerlendirdiniz? Karantina işimizi ciddi şekilde etkiledi. Bir kere her şeyden önce şu anda tiyatrolar kapalı. Ben dizide çalışıyor olduğum ve hastalığa yakalanmadan devam ettiğim için kendimi şanslı sayıyorum. Ama meslektaşlarımız çok zor günler yaşıyor. Şu beladan kurtulup, sahnelerimizin yeniden açılmasını dört gözle bekliyorum, inanın. Sahne sanatlarına destek olmak için elimizden ne gelirse yapmaya tüm okuyucularımızı da davet ediyorum. Ama setleri konuşacak olursak bazı konularda eskiye oranla çok daha özenli olduklarını söyleyebilirim. Hatta salgın olmadığı zamanlarda da olmalıydı bu özen diyorum. Mesela hijyen bakımından çalıştığım setin bu konuda iyi olduğunu belirtmeliyim. Tüm çalışanlara düzenli test yapılıyor, biraz halsiz hisseden hemen evine gönderiliyor, kimse maskesini çıkarmıyor, arada bir maskeler yenileniyor ve nerdeyse kimse kimseye temas etmiyor. Bir sette sosyal mesafeye ne kadar dikkat edilebilirse o kadar ediyoruz. Ama tabii ki eski normalimizi hatırladıkça çok garip, çok değişti her şey. Karantina süreçlerinde de evde kalabilecek kadar şanslı olanlardandım. Ve kendimce yararlı geçirdiğimi düşünüyorum. Okudum, izledim, spor yaptım, yediğime içtiğime dikkat ettim. Uzun süredir zaman bulamadığım için yapamadığım dil çalışma imkanına eriştim. Asla kötü geçti diyemem ama özgür sokakları çok özledim tabii ki. Bugüne kadar “Şeref Meselesi’’,“Ağır Roman Yeni Dünya” ,“Afili Aşk”, “Aşk ve Mavi” gibi daha bir çok dizide rol aldığınızı biliyoruz. Şuanda da ekranların en çok izlenilen dizilerinden olan ‘’Masumlar Apartmanı’’ dizisinde sizleri izlemekteyiz. Öncelikle gerçekten çok başarılı bir oyuncu olduğunuzu söylemek isteriz. “Masumlar Apartmanı’’ projesine nasıl dahil oldunuz. Bu serüven sizin için nasıl başladı ve nasıl gidiyor? Biraz bahsedebilir misiniz? Dizinin bu kadar çok izlenmesini neye bağlıyorsunuz? Bu sizin için nasıl bir duygu? Çok teşekkür ederim, çok kibarsınız. Evet şu an Masumlar Apartmanı’ndayım ve gerçekten çok mutluyum. Oynamasam da seyircisi olurdum. O kadar beğendiğim bir iş. Bu serüven yanlış hatırlamıyorsam. Haziran gibi başladı. Önce bir senaryo ve genel hikaye geldi bana. Okudum. İşi çok sevmiştim. Özellikle Safiye ve Gülben’i. “Keşke Gülben’i oynasam” dediğimi hatırlıyorum hatta :) Tabii ki böyle bir şansım olmadığı için yapacak bir şey yoktu. Ben o ara Esat’ın hikayedeki yerini tam hayal edememiştim. Ağustos gibi iş için görüşmeler hızlandığında yapım şirketimiz OGM’ye gittim. Çağrı hocamız ve Çiğdem hocamız başta olmak üzere projenin başındakilerden hayal ettiklerini dinledim. Hem diziyi, hem Esat’ı anlattılar bana. Etkilendim açıkçası. Ben okuduğum tek bölümden bunları düşünememiştim tabii ki. Esat üzerinden de böyle iyi kalpli bir adamı oynama fırsatını kaçırmak istemedim. Açıkçası televizyonda iyi kalpli bir şeyler görmek istiyordum. İyi ki de beni seçmişler. Madem konuşuyoruz, tüm ekibimize teşekkür ederim buradan. Kanalımız Trt1’i de böyle güzel, naif bir iş yaptığı için tebrik ederim tekrardan. İyi ki diyorum… Tüm ekip çok iyi iş çıkarıyor, öncelikle buna bağlıyorum. Her hafta elimize öyle güzel bir senaryo geliyor ki, okurken içim sızlıyor, kafam karışıyor. Karakterlere dair hayretim bitmiyor. Ama bir yandan da daha yakın hissediyorum kendimi onlara. Yönetmenlerimiz, görüntü ekibimiz, sanatımız, kostümümüz, kim var kim yoksa işin içinde severek, isteyerek çalışıyor, yeteneğini konuşturuyor. İş çok detaylı, bütün ayrıntılar özenli. Kimse boş şov peşinde değil. Herkes işle ilgili. Daha iyi olsun diye samimi bir çaba var. Oyuncuları da çok yetenekli buluyorum. Ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyorlar. İşi seviyorlar. Yapımcımız Onur Güvenatam da böyle güzel bir çalışma ortamı kurarak zaten elinden geleni fazlasıyla yapmış durumda. Böyle olunca işin başarılı olması çok da sürpriz gibi değil. Ama “böylesi bir başarı, böylesi ilgiyi bekliyor muydun?” derseniz, hayır bunu hayal edememiştim. Nasıl bir duygu? Harika bir duygu. Herkes çalıştığınız işten söz ediyor. İşle ilgileniyor, size güzel şeyler söylüyor ve destekliyor. Nasıl kötü olabilir ki? Şahane. Masumlar Apartmanı dizisinde hayatına doğru kadının girmesiyle evlenip baba olmak isteyen genç bir erkek olan Esat karakterini canlandırmaktasınız. Diziyle ilgili bize biraz tüyo vermenizi istesek ileriki bölümlerde izleyicilerin en çok merak ettiği sorulardan biri olan Esat ile Gülben yeniden bir araya gelecek mi evlenecekler mi mesela? Yani henüz görmedik Esat evlenmek mi istiyor, çocuk mu istiyor, bilmiyoruz henüz bunları. Ama geçmişindeki gibi çapkınlık, hovardalık peşinde olmadığını görüyoruz. Karşılıklı bir aşk yaşamak istiyor, belli. Şimdiye kadar yaşadıkları ya kalbini kırdı ya da korkuttu onu. Gelecekte ne olacağına dair bir şey söyleyemem, bilmiyorum çünkü. Ayrıca bilsem bile benim tüyo vermem güzel olmaz ki, asıl bu işi izlemek güzel. O karakterleri dinlemek güzel. Ama seyircilerimizin merak ettiği gibi Esat’ın Gülben’le olan hikayesini ben de çok merak ediyorum. Gülben’in tertemiz, saf sevgisi Esat'ı hem korkutuyor, hem etkiliyor bence. Beni de etkiliyor çünkü. Bakalım ne olacak, birlikte öğreneceğiz. Ayrıca aşk hikayesinin yanında bir de arkadaşlık hikayesi var Esat’ın. Han’la olan uzun bir dostluğu var. Esat, Han gibi içine kapanık birinin bile güvenebileceği, ailesi dışındaki tek insan belki de. Ama aralarında bir cam var sanki. Han’ı görüyor, dokunamıyor. Neye üzüldüğünü biliyor ama konuşamıyor onunla. Çoğu zaman yalan söylediğini anlıyor Han’ın, yine de bir şey diyemiyor, diyemiyor ama vazgeçmiyor da ondan. Konuşuyor bazen, susuyor bazen, hep yanında dostunun, sabrediyor. Ne güzel bir arkadaş. Ben Esat’ın Gülben ya da Esra’yla olan hikayesini merak ettiğim gibi buradaki aşkı, yani Han’la olan dostluğunu da merak ediyorum. İyi kalpli bir adam Esat. Kimi sevecekse güzel sevecektir, ona iyi gelecektir, eminim. Kimseyi üzmek isteyecek biri değil gibi. Ben de inanın merak ediyorum. Ama ne olacaksa, ne yazacaksa senaristlerimiz güzel olacağına da inanıyorum. Masumlar Apartmanı buna çoktan ikna etti beni. Oyunculuk hayatınızda sizi çok etkileyen ve unutamadığınız bir anınız var mı bizimle paylaşır mısınız? Bir değil, bin tane anım var. Çok etkilendiğim çok şey var, hangisini anlatayım bilemedim. Şimdi kimi anlatsam bir başkasına haksızlık olacak gibi. Zaten çok da sık etkilenirim. Bir oyuncunun bir anlık performansından, rejinin parlak bir fikrinden, izlerken ya da oynarken yaşadığım herhangi bir şeyden. Ama aklıma şöyle bir şey geldi şimdi. İzmir Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda 2011’di sanırım, Aslı Ceren Bozatlı’nın yazdığı İşgüzar Bir Tekerrür adlı bir oyunda oynuyordum. Yönetmenimiz Ant Aksan’dı. Seyiciye karşı tek başıma oynadığım uzunca bir tirat var. Bir soru cümlesi kuruyorum sonra küçük bir es veriyorum. Sorduğum soruyu çok ciddiye almış bir seyirci – (oyundan çok etkilenmiş )- nefis bir cevap verdi soruma, yüksek sesle. Geri kalan seyirci patlattı kahkahayı. Normalde sahnede kolay kolay sinirim bozulmaz, hemen gülmem. Ama benim de gülesim geldi, ben de tutmadım kendimi. Seyirciyle beraber gülmeye başladık. Sonra ben bana cevap veren seyirciyle oynadım tiradın geri kalanını. Ona cevap verir gibi, ona sorar gibi, ona derdimi anlatmaya çalışır gibi. Işık kapandığında güzel bir de alkış aldık. Rejinin dışına çıkmak da huyum değildir ama iyi ki yaptım demiştim o gün. Güzel bir andı. Bir partnerim olmadan, oynarken tek başımayken yaşadığım anıyı anlatmak istedim. Yoksa onlarca şey anlatabilirim. Gelecekte hayalini kurduğunuz ve oynamak istediğiniz bir rol var mı? Kısa bir cevap vereyim: her rol. Çok şeyin hayalini kuruyorum ve hepsini oynamak istiyorum. Tüm yönetmenlerle çalışmak istiyorum. Enerjim çok hala. Bekliyorum olsun diye. Sizi biraz da sosyal açıdan tanıyalım. Oyunculuk dışında başka bir ilginiz merakınız var mı? Bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz? Evet, aslında meraklı biriyimdir. İlgi alanım çok. Ama sanırım bunların arasından – (en azından bu dönem) - en çok sporla zaman geçiriyorum. Fitness yapıyorum, koşuyorum, boks yapıyorum, krav maga yapıyorum, yoga yapıyorum. Epey seviyorum sporu. Git gide de daha çok seviyorum. Sinemaya ve edebiyata çok düşkünüm. Bu konuda kendimi besinsiz bırakmamaya çalışırım. Sürekli olarak tiyatro oyunu yazma çalışmasındayım. Şu sıralar çalıştığımız bir oyun var, iyi de gidiyor. Fotoğraf çekmeyi de severim. Bunların dışında sosyal medya bütün meraklarımı kışkırtıyor. Doğaya, geziye, gökyüzüne, coğrafyaya her şeye merakım var. Pandemi sürecinde çoğunlukla evde olduğumuz için bu ilgi alanlarımın hemen hepsinin peşinden gidiyorum. Salona gidemezsem evde spor yapıyorum. Okuyorum, izliyorum… mümkün olduğunca aklıma bakmaya çalışıyorum. Her şekilde pandemi çok zor. Umarım derhal kurtuluruz bu beladan. Son olarak Sinemaport okuyucularına ve sizi sevenlere neler söylemek istersiniz? Öncelikle bu güzel röportaj için çok teşekkür ediyorum. Bu röportajlar insanlarla tanışma vesilesi oluyor, beni mutlu ediyor. SinemaPort okuyucularına ve tüm SinemaPort ailesine sevgiler gönderiyorum. Takipçi ve destekçilerime de teşekkür ederim. Bu destekler insanı şevklendiriyor, devam etmesi için motive ediyor. Oynadığımız şeylerin kalbinizde yer ettiğini görmek en büyük ödül sanırım. Dilerim böyle devam eder hep. Çok teşekkür ederim hepinize. Sinemaport - Alper Ergez