sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Eleştiri 04 Ağustos 2020

Tabutta Rövaşata Film İncelemesi

Tabutta Rövaşata, 1996 yapımı bir Derviş Zaim filmidir. Başrolünde Ahmet Uğurlu'nun yer aldığı film,  Tuncel Kurtiz gibi çok değerli bir ismi de oyuncu kadrosunda barındırıyor. İşte köşe yazarlarımızdan Mehmet Ali Kıcım'ın eleştirdiği, Rumeli Hisarı`nda yaşayan evsiz barksız bir adamın hüzünlü hikâyesini konu edinen  bir film olan Tabutta Rövaşata'nın film incelemesi...


Kentleşmenin içinde var olan insanların varoluşsal çabalarını birey üzerinden anlatan filmde kent olarak İstanbul şehrinin konu olduğu gösterim şeklinin diğer filmler gibi değil de madalyonun her zaman iki yüzünün olduğunu bizlere filmdeki çatışmalarla anlatıyor. Bir tarafın iyi şeyleri gösterebildiği gibi diğer tarafının ne göstereceği bilinmez ve bu kötüde olabilir. Örneğin insanların oturup kafa dağıtmak için gittiği sahil, keyif için içtikleri çay bir parantez açarak kimisinin hırsızlık, maddi bir kazanç elde etmek için çaldığı araba madalyonun ön yüzü olsun. Madalyonun diğer tarafında ise o sahilde Mahsun’un yaşam mücadelesi, ısınmak için içtiği çay ve çaldığı ve sonradan geri yerine koyduğu araba ve bununla gelişen psikolojisi ile ona etki eden şeyler olsun.  Ana öykü mahsun üzerinden hem dönemin toplumsal olgularını hem de mahsun gibi ona yakın birçok insanı anlamamıza onların dünyasına girmemize katkı sağlar. Mahsun evsiz bir kimsedir onun için gündüzleri karnını doyurabileceği ve geceleri başını sokabileceği bir yer lazımdır. Ancak bulunduğu yerde zamanla oradaki kişiler tarafından araba çaldığı için sevilmeyen bir kişi olmuştur ve memurlar tarafından da fiziksel şiddete uğrar onun için o şiddetin bir önemi yoktur bir bakıma alışmıştır alışılagelmiş çaresizlik diyelim. Bununla birlikte psikolojisi de bozulmuştur. Sonra onun için aşkı simgeleyen yani soyut şeylerin yokluğunu dolduran kadının tuvalette unuttuğu fulardır. Onunla biraz daha kendisine bakar kadın lavabodan çıkmadan saçını düzeltir onunla iletişim kurar ve ona kalması için onun olmayan kendi kaldığı yeri verir. Bu noktada kadının orada uyuşturucu için başka birisi ile olmasıyla başlangıçtaki haline geri döner ve en sonunda reisin teknesi ile kadınla birlikte kaza yapar. Final sahnesinde ki sosis reklamı ile de Mahsun’un aç kaldığı için o tavus kuşunu kesmesi filmin başından beri yaşanan çatışmaların en vurucu öznesiydi.  Mahsun için hayattaki dert barınma ve yemek olarak gözüküyor sonrasında da onun duygusal olarak ta bir boşlukta olduğunu görüyoruz.  Okuduğum bir metinde geçen yorumla ilgili olarak ‘’Dünya üzerinde başını sokacak fiziksel bir evin yoksa varlığın ya da yokluğun Dünyanın umurunda değil.’’ Yani kendi yokluğu içinde var olmaya çalışan Mahsun’ un onun karşısında onun anlamadığı ya da onu anlamayan bir dünyayı tema alarak anlatılıyor.  Ana kahraman Ahmet Uğurlu’nun canlandırdığı ‘’Mahsun’’ karakteridir. Mahsun’un karakter özelliklerini belirtmek için ona hangi açıdan baktığımız önemli.. Kendisi içinde bulunduğu dönemin şartlarına soyut ve somut açıdan ayak uyduramamış ve bunula birlikte gelişen olaylarla daha da çıkmaza giren soyut anlamın özelikle kendi deyimi ile arkadaşlığın, eşin onun için daha önemli olduğu bir yapıya sahiptir.  Bence filmdeki antagonist Mahsun’un içinde bulunduğu dönemin yaşam şartları ve onun bilmediğimiz bir nedenin başlangıcından itibaren bir ‘’loser’’ olması öncesini bilmememiz ve  ‘’dünyanın onu anlamadığı ya da onun dünyayı anlamadığı’’ bir evrende var olmaya çalışması bir antagonist olarak ele alınabilir.    ’’Yalnız seni alabildim.. Seni diğerlerinden ayırdığım için özür dilerim ama izin vermiyorlar artık hiçbir şeye izin vermiyorlar.’’

–Arabamı çaldın lan yine? – Hı hı. – İyi bok yedin. – Soğuktu.

Mahsun’un yersiz, yurtsuz birisi olduğu için fiziksel açıdan kendisini sokabileceği bir çatı olmaması. Tamamen ısınma ve barınma amaçlı araba çalması kahvehanede işe başlaması ile önceki düzensiz hayatı az da olsa düzene girer. Onu tekrar sokaklara iten şey kendi odasında kalmasına izin verdiği kadının ‘’hayat kadını’’ çıkması ile ona yüklediği anlamın altında kalır ve bunun sonucu ile başta olan çatışmaya tekrar girer ve yanına aldığı tavus kuşu da onun için onu anlayan ve onunla olan tek varlık olur. Tavus kuşunun anlamına baktığımda mitolojik anlamının yanı sıra birçok farklı gelenekte farklı anlamlara sahip olduğunu gördüm. Ben bu filme yakın olarak içinde ölüm temasını da bulundurduğu hayatın bir andan ibaret olduğu için bu anlamı kullanmayı uygun buldum ‘’Dünyasal güzelliklerin geçici olduğunu simgeler’’  Hayatımızda karşılaştığımız sorunları iki taraflı düşünüp gerçekten nedenlerini anlayarak ona göre değerlendirmeliyiz. Bizim beğenmeyip çöpe attığımız şeyler bir başkası için zorlukla alınmış ya da hayalden ibaret olabilir.  Bir kişiyi yargılamadan önce onu dinleyip anlamalı ve sadece somut olgularla davranışlarına yaklaşmalıyız.
Yazan :  Mehmet Ali Kıcım - SinemaPort