sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Eleştiri 26 Nisan 2020

Aşk 101 Dizisini İnceledik!

Netflix, Hakan: Muhafız ve Atiye sonrasında, Aşk 101 ile Türkiye yapımı yeni bir orjinal diziye imza atıyor. 24 Nisan’da izleyiciyle buluşacak dizi, “sıradan” kavramından uzak bir grup gencin sıra dışı olan hiçbir şeye tahammülü olmayan bir düzende kimliklerini koruyabilme mücadelesini anlatıyor. Senaryosunu Meriç Acemi’nin (Kiralık Aşk, Ufak Tefek Cinayetler) kaleme aldığı dizinin yönetmen koltuğunda ise, Ahmet Katıksız (Şampiyon) ve Deniz Yorulmazer (Arka Sıradakiler, Ufak Tefek Cinayetler) yer alıyor. Hikâyesi 1998 yılından günümüze uzanan dizi, kendi dünyalarında kendilerine has problemleriyle savaşan beş gencin okulda kalma mücadelesini ve birlikte büyüme süreçlerini anlatıyor. Her biri okulları için başka bir dert olan bu gençlerin okulda kalmalarını destekleyen tek öğretmen Burcu’nun (Pınar Deniz) tâyinin çıkması, onları bir araya getiriyor ve Burcu öğretmeni okulda tutabilmek için hep birlikte plan yapmalarına sebep oluyor. Böylece, kişisel hayatlarındaki problemlerin hayal kırıklıklarını ve mutsuzluklarını okulda problem yaratarak atlatmaya çalışan bu gençler, hayatları boyunca unutamayacakları, sevgiye ulaşmalarını sağlayacak bir dostluğa başlıyor. Dizi, her şeye ve herkese rağmen genç olmayı anlatırken, aile olmanın ve aşkın önemini vurguluyor.

Aşk 101 1. Sezon: Baskıcı Ailelerin Asi Çocukları

Dizi, ana karakterlerini okulun en kötüleri olarak tanıtarak başlıyor. Çalışkan öğrencilerden çete kurup ödev ticareti ağı kuran Osman (Selahattin Paşalı), insanları manipüle etmek için güzelliğini kullanan Eda (Alina Boz), ciddi bir öfke problemi olan Kerem (Kubilay Aka) ve alkol bağımlılığıyla mücadele eden Sinan (Mert Yazıcıoğlu) okulun en kötüleri. Başta okul müdürü olmak üzere bir öğretmen hariç herkes bu gruptan acilen kurtulmak istiyor. Burcu öğretmen, bu grubun geleceğini koruyan tek kişi olduğu için grup, yanlarına romantik bakış açısıyla yol göstermesi için sınıf birincisi Işık’ı (İpek Filiz Yazıcı) da alarak, onu okulda tutabilmek adına bir araya geliyor. Onlarla yakınlaştığımız bu süreçte anlıyoruz ki, bu çocukların taşkın ve kural bozan hareketlerinin ardında aslında önemli sebepler yatıyor, yani her zaman olduğu gibi bu madalyonun da iki yüzü var. İçlerinde öfke ve kırgınlık biriktiren bu çocuklar, aile ortamında yaşadıkları mutsuzluklara ve baskıya karşı durabilmek adına, kendilerine, sert görünmelerini sağlayacağına inandıkları, kural yıkmaktan ve şiddetten beslenen bir dış kabuk oluşturmuş. Gençlerin sebeplerini anladığımız noktada onlarla bağ kurmamız, onları anlamamız ve gizli tuttukları yeteneklerini, tutkularını anlamamız kolaylaşıyor. Başta bela olarak tanıdığımız gençler, yol arkadaşımız hâline geliyor ve onları amaçları uğruna destekliyoruz. Bağ kurulabilir karakterlerin yanı sıra, dizinin izleyiciyi ele geçiren bir diğer özelliği de, espirilerle inşa edilmiş dinamik diyalogları. Enerjik oyunculukların şekillendirdiği karakterlere kendi tarzlarını kazandıran diyaloglar, temayı destekleyen müziklerle birlikte hikayenin akış hızında büyük etkiye sahip. Yönetmenleri Ahmet Katıksız ve Deniz Yorulmazer’in yarattığı görsel anlamda öne çıkan, iyi yönlendirilmiş sahneleriyle de ritmini destekleyen dizi, geçen zaman sırasında yaşananlar üzerinden kurduğu bağ sayesinde, hikayesine boyut kazandırıyor ve tahmin edilmesi kolay gidişatına bir sürpriz ekleme olasılığı yaratıyor. Dizinin 1998 yılı ve günümüz arasında yaşananlar üzerinden kurduğu bağ ve bu bağın detaylarını kolayca vermemek konusundaki kararlılığı, heyecanı korumaya yardım ediyor ancak, kurulan bu bağı açıklarken yavaş davranması, konuya duyulan ilgiyi zorlar hâle geliyor. Bu bağ, dizinin izlediğimizden ve tahmin ettiğimizden başka bir boyuta sahip olabileceğine dair tek işaret olduğu için büyük önem taşıyor. Zira, dizinin bize verilen hikâyesi bir kadın ve bir erkek arasındaki romantik beraberliği sağlamak için yapılan gizli çöpçatanlık hikâyesini daha önce defalarca kez izlediğimiz için tahmin edilebilir bir gidişata sahip. Bunun üzerine bir de 90’lı yıllarının tüm masumiyetine rağmen basit kalan bu plan, neredeyse pürüzsüz bir şekilde işleyince, beslenecek çok fazla yan hikayeye sahip olmayan ana hikayenin gidişatı, herhangi bir sürprize ya da gizeme alan bırakmıyor ve sürükleyiciliğini yitiriyor. Dizi, genel anlamda bu ilişkiyi var etmeye odaklandığı ve hikâye ve karakterler üzerindeki stres faktörlerini geri planda bıraktığı için, bir noktadan sonra yolunda gitmeyen olaylar da yüksek etki yaratmıyor. Bu yüzden, bu gençlik hikayesi, türünün diğer örneklerine kıyasla, izleyicisine süreç boyunca karakterlerinin davranışlarının ardındaki hikâyeyi anlatmak ve onların yaşadıkları duygulara eşlik ettirmek haricinde, başka yardımcı hikâyelerden destek almadığından genellikle tek düzlemde ilerliyor. Dolayısıyla, tahmin edilebilir dönüşler içeren hikaye, eğlenceli bir gençlik dizisi olmaktan öteye gidemiyor. Dizi, bir adım öne çıkabilmek ve daha etkileyici olabilmek için hem ortaya attığı açmazlara getirdiği çözümlerde, hem de karakterlerin hayallerini, kendilerine dair yegâne özelliklerini, sıra dışı olmak konusunda verdikleri savaşın şiddetini de tanıtabilmek adına biraz daha cesarete ihtiyaç duyuyor. Hikâyesini inşa ederken Burcu ve Kemal (Kaan Urgancıoğlu) arasında kurulması planlanan aşk hikâyesini anlatmaya hızlıca başlamaya odaklanırken, diziye başka yönler katabilecek etkenleri kaçırıyor. Aşk 101, herkese ve her şeye rağmen genç olmayı, tutkulu olmayı ve en önemlisi kendi kişiliğini koruyabilme savaşını anlatıyor. Dizi, tahmin edilmesi kolay bir hikâye akışına rağmen, izleyicisine karakterlerinin enerjisiyle aşk ve dostlukla dolu anlar sunuyor.