sinema port logo sinema port  logo

BİZİ TAKİP EDİN

Röportaj 29 Ağustos 2023

Can Nergis: "Sinema Öğrenilmez, Sinema Anlaşılmaz, Sinema Sadece Yaşanılır, Aynı İnsanlar Gibi."

Merhabalar Can Bey, öncelikle Tayland'da yaklaşık 8 yıl boyunca hem modellik yaptığız hem de bir restoran açtığınız biliniyor. 2011 yılında ise Türkiye'ye dönerek "Her Şeye Rağmen" adlı dizi ile televizyon dünyasına adım attınız. Peki Türkiye'ye dönmeye nasıl karar verdiniz ve oyunculuk maceranız nasıl başladı?

Türkiye'ye ilk gelişim 2011’de oldu. Tomris Giritlioğlu tarafından getirtildim buraya. Şükrü Avşar ve Avşar Film de aracı oldu tabii ki. İşte biletlerim alındı, geldim buraya, görüşmeler yapıldı ve "Her şeye Rağmen" adlı dizide başlıyor başrol olarak başladım. Ondan sonra biri bitti diğeri başladı.

Sizi genellikle Arka Sokaklar, Börü, Yasak Elma gibi sevilen yapımlarda izledik. Yeni projelerinizi seçerken en çok neye dikkat ediyorsunuz?

İnsanların aynı oyuncuyu, aynı karakterle izlemesine sıkıldığına inanıyorum. O yüzden aynı karakteri canlandırmak istemiyorum ve sürekli farklı karakterler seçmeye çalışıyorum. Projenin yoğunluğuna göre değişiyor ve şu an günümüzde de hala öyle yapmaya devam ediyorum elimden geldiğince.

Rol aldığınız karakterler arasında unutamadığınız ve tekrar olsa yine düşünmeden oynarım dediğiniz özel bir karakter var mı?

Dediğim gibi karakterleri seçerken çok dikkat ediyorum. Farklı olmasına gayet ediyorum ama unutamadığım bir karakter derken hiçbirini unutamıyorum. Hepsinin benim için yeri, değeri farklı. O yüzden ben bu seçim konusunda; işte şunu seviyorum, bu oyuncuyu seviyorum, işte bu filmi seviyorum, bu Hollywood Star’ını seviyorum gibi seçeneklerim yok. Hepsini seviyorum. Hepsinin ayrı özellikleri var. Ama tekrar belirtiyorum, kesinlikle ve kesinlikle tek kişi, tek oyuncu, tek film, bu sayıları hiçbir zaman hiçbir röportajımda veremeyeceğim maalesef.

Yeni projelerinizden İtiraf filmi, 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen darbe girişiminin 7. yıl dönümünde bu yıl TRT 1'de izleyiciyle buluştu ve en çok izlenen yapımlar arasında yer aldı. Siz de filmde bir savcıyı canlandırıyorsunuz. Bu rolün hazırlığı sırasında kendinizi nasıl bir sürece soktunuz?

Sakarya Cezaevi'nde çektik bu filmi. Gerçek cezaeviydi. Ben gittim ve orada gerçek gardiyanlarla görüştüm, gerçek savcıyla görüştüm. Hepsinden doneler aldım. Daha önceki hayatımda da donelerim vardı. Sonra sahne gereği cebimden çıkarttım. Hepsini naçizane kullandım. Umarım seyirciye de işleyebilmişizdir.

İtiraf filmi 15 Temmuz gibi hassas bir konuya değiniyor. Böylesine duyarlı bir konuda rol almak size nasıl bir sorumluluk yükledi? En zorlandığınız sahne hangisiydi?

Dikkat ederseniz oynadığım bütün işler hassas konulara değiniyor. Yani seçiyorlar beni bu konuda. Anlamıyorum veya gerçekten duyguyu verebildiğim için mi seçiyorlar? Onu da anlamış değilim. Ama ben işi zaten kabul ederken, bu hikâyeyi hissedebiliyorsam hissettiririm diye düşünüyorum. O yüzden hissettirebileceğim karakterleri alıyorum. Her karakter bir sorumluluk yüklüyor ve ben bu sorumluluğu senaryoyu okurken alıyorum zaten. Senaryoyu teslim aldığımda yani işi kabul ettiğimde zaten bu sorumluluğu yüklenmiş oluyorum. Yani etiyle sütüyle, kanıyla, canıyla her şekilde kabulleniyorum ve bu karakterin arkasındayım ve oynadığım işin de her zaman arkasındayım.

Bildiğiniz üzere son dönemde biyografi filmleri oldukça popüler ve her geçen gün izleyicinin ilgisi de bu yapımlara artıyor. Türkiye'de son olarak Bergen, yurtdışında ise Oppenheimer büyük beğeni topladı. Senin canlandırmayı istediğin bir isim var mı?

Biyografi tarzında zaten birkaç tane işimiz var, onları yaptık ve çok mutluluk duydum ben bu işleri yaptığım için. Çünkü dediğim gibi ansiklopedi gibi bu işler yani. On sene sonra da tekrardan çocuğunun çocuğuna da gösterebileceğin işler olduğu için ben mutluluk duyuyorum bu işleri yapmaktan. Onun dışında da herhangi bir somut bir kişi yok, hayatını ve biyografisini canlandırmak istediğim. Ama iş geliyor okuyorum dediğim gibi hissedersem tamam diyorum.

Unutamadığın bir set anını okuyucularımızla paylaşır mısın?

Mevlana'da oynarken sahnenin içinde babamı kaybettim. Onun haberini aldım. Bu benim için tek unutamayacağım bir anıdır. Onun dışında da unutamayacağım bir anı yok herhalde.

Oyunculuk kariyerinin henüz başında olan okurlarımız için ne gibi önerilerde bulunursun?

Sağda solda anneler, babalar, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler beni yolda çeviriyor, yahu işte Can bizim oğlan da olacak, şöyle olacak, böyle yetenekli, şöyle yetenekli... Şimdi ben burada Türkiye'de sıfırdan gelmediğim için burada nereden başlanır, nasıl gidilir bilmiyorum. Bir oyunculuk kursuna yazılırsınız, bir oyunculuk dersi alırsınız, ondan sonra da oradan sizi yönlendirirler diyorum. Onun dışında benim sihirli değneğim yok. Kusura bakmasın kimse. "Benim oğlana da bir şey yap, benim hanımı da bir şey yap, benim kızı da bir şey yap" diyenlere yardımcı olamıyorum açıkçası. Ama tek bir önerim var. Ben kitabı tersten yazdım. Yurtdışına gittim. Yurtdışında sekiz yıl geçirdim. Sonra Türkiye'ye geldim ve İngilizcem başta olmak üzere birçok yabancı dilim var. Ama şimdi Türkiye'de bir şeyler yapıp insanlar yurt dışına açılmaya çalışıyorlar. Bu daha değişik bir versiyon tabii ki. Buradaki önerim ne olabilir? Hayattaki her şeyi derinsel yaşamaları lazım. Derinden yaşayıp yaşadığı şeyi cebine atabilirse ve gerektiğinde de sahnede o cebinden çıkarıp o anısını gerçeğe dönüştürebilirse ne mutlu onlara.

Yurtiçi veya yurtdışından hangi oyuncular ve yönetmenlerle aynı projede yer almak isterdin?

Benim hususi hangi oyuncuyla veya yönetmenle oynarım diye bir bakış açım hiç olmadı hayatım boyunca. Yurtdışındaki bütün oyuncularla oynamak isterim. Türkiye'deki bütün oyuncularla da oynamak isterim. Yeter ki oyuncunun el vereninden olsun, sırt döneninden değil. El vereninden olursa hepsiyle oynamak isterim. Ama sırt döneninden olursa, isterse Hollywood Star'ı olsun, isterse bilmem ne olsun yine de istemiyorum. Sizin olsun. (Gülüyor.)

Senin için sinema ne ifade ediyor?

Sinema. Sinema öğrenilmez. Sinema anlaşılmaz. Sinema sadece yaşanılır. Aynı insanlar gibi.

Son olarak Sinemaport okuyucuları için favori 5 filmini paylaşır mısın?

Bu öteki beş yüz bin tane filme saygısızlık olur ve diğer işlerin hepsine saygısızlık olur. Hepsinde büyük emek var. Herkesin karakterine göre bir film var. Sinopsisini izliyorlar zaten. Fragmanını izliyorlar. Ah bu bana göreymiş diyorlar. İzlemeye devam ediyorlar. O yüzden izleyebildiği kadar yabancı film izlesinler. Yabancı dil öğrensinler. İzleyebildikleri kadar da güzel, gerçek hikayeler izlesinler.

Röportaj: Kübra Karasu